Hangi yasayı koyarsanız koyun. Hangi genelgeyi yayınlarsanız yayınlayın. Bize has bir durum ortaya çıkıyor.
‘Minareyi Çalan Kılıfını Hazırlar’ diyen Atasözünü kendisine düstur edinmiş insanlarım azımsanmayacak kadar çok.
En son bu Atasözünden hareket edenlerin merkezi İŞKUR oldu.
İşsizlik sigortası veren İŞKUR.
Gördüklerim, duyduklarım, bildiklerim, İŞKUR’a yeter mi bilemem, ama benim yazmama yetki bile.
Adam işvereniyle konuşuyor, ‘Tazminatta istemiyorum, kıdem de. Beni işten çıkartın İŞKUR’dan İşsizlik Maaşı alayın yeter’ diyor.
Kıdem ve tazminatını İŞKUR’un vereceği, en fazla bin TL İşsizlik Maaşına feda ediyor, mağdur adam diye sakın ve sakın yanılgıya düşmeyin.
O cümleler, köşeyi dönmeden öncesi son düzlükte söylenmiş cümleler.
Karşılıklı anlaşma, sonuçlarına katlanma politikasıyla işten atılan işçi, kıdemini ve tazminatı bırakıp dışarı çıkıyor.
Bir hafta sonra da İŞKUR’a başvuruyor.
‘Ben işten atıldım. İşsiz kaldım. Bana işsizlik maaşı bağlansın’
Şeklen nasıl olduğunu bir önemi yok. Kanunen bunu istemeye hakkı var ve istiyor ve bir yıllık İşsizlik Maaşı bağlanıyor.
Bir ay sonra İşsizlik Maaşı alacağı garantiye giriyor.
Dayanıyor başka bir işletmeye, ‘Ben işsizlik maaşı alıyorum. Sizde çalışma istiyorum. Sigortamı maaşım bittikten sonra yapmanız mümkün mü?’
İşletme sahibi, sadece para vermek, sigorta yatırmadan işçi çalıştırmanın rahatlığı içinde ‘Neden olmasın’ diyor.
İşe alan memnun.
İşi kapan memnun.
Tek mağdur, mağdur olduğunun dahi farkında olmayan İŞKUR.