İşkembe diyoruz, ama aslına bakarsak işkembe denilen bölüm geviş getiren hayvanların üç ön midesinden biridir. Hatta genel olarak gerçek mide yani abomasum da içine katılarak, tümüne işkembe denilmektedir.
İşkembe (rumen), börkenek (retikulum), kırkbayır (omasum), ve şirden (abomasum) geviş getiren hayvanların özel mideleridir. Geviş getirenlerden sığırlar gayet hızla yem tüketirler. Sonra yuttukları gıdaları tekrar ağızlarına getirerek çiğnerler, yani geviş alırlar. Hızla, telaşla yem yedikleri ve dilleriyle aldıkları gıdaları dikkatsizce yuttukları için işkembeye yabancı cisimler de girmiş olabilir. Demek ki konu buradan başlıyor. Madem inekler dikkatsiz, bu durumda biz dikkatli olacağız.
İnekler yanlışlıkla 2 çeşit yabancı cismi bilmeden alabilirler. Yumuşak yabancı cisimler, örneğin; naylon poşetler, çuvallar veya sert ve batıcı yabancı cisimler, örneğin; tel, çivi, iğne, kadın tokası gibi. Ayrıca inekler sert ama batmayan yabancı cisimler de yutabilirler.
İşkembenin dört bölümünden biri, bilindiği gibi, bal peteği gibi olan kısımdır (börkenek=retikulum). En ilginç olanı ise bu kısmın kalbe komşu olmasıdır. Arada sadece bir karın zarı (periton) vardır. Ağızdan alınan sert ve batıcı yabancı cisim, yani iğne, tel, çivi vs. bu bölüme düşer ve bal peteği gibi olan dokular arasına sıkışır. Zamanla, hareket ederek önce petek dokuya, daha sonra karın zarına batar.
İlk battığında ani bir iştahsızlık ortaya çıkar. Bu esnada kısa süreli bir rahatsızlık yaşansa da, genellikle bu dönem atlanır. Batıcı yabancı cisim karın zarına battığında ani iştahsızlık, özellikle de inleme kendini gösterir. Bunun teşhisi için özel bir muayene metodu vardır. Hatta metal dedektörü de kullanılır.
Ama metal dedektörü tek başına teşhis yöntemi değildir. Çünkü yabancı cismin batıp batmadığı özel muayene yöntemleriyle anlaşılabilir.
Hayvanın aniden iştahının kesilmesi, yatıp kalkarken inlemesi, işkembe hareketlerinin durması bizi bu durum ile ilgili şüpheye yönlendirir. Ayrıntılı bir muayene ile yabancı cismin battığı teşhis edilirse bu safhada ‘’rumenotomi’’ operasyonu yapılarak, yani sol taraftan karın boşluğuna ve işkembeye ameliyatla girilerek batan yabancı cisim bulunur, çıkarılır, karın boşluğu dikişlerle kapatılır. Bir tedavi sürecinden sonra hayvan sağlığına kavuşur. Şimdi ise bir dişi dana düve olunca, 12 aylığını tamamlayınca, mıknatıs yutturuluyor. Metal bir yabancı cisim börkeneğe düşerse mıknatıs onu tutuyor. Batmasına engel oluyor. Yaşam boyu bu mıknatıs orada kalıyor. Önemli bir ‘’koruyucu hekimlik’’ hizmeti yapmış oluyoruz.
Bunun dışındaki yabancı cisimler daha da tehlikeli. İnekler naylon poşet, çuval, hortum, ip, urgan vb. maddeleri de yutarlar. Bunlar batmaz, metal dedektörü ile keşfedilemez, ama bir gün önemli bir pasajı, özellikle de kırkbayırı tıkayabilirler. Teşhisi de zordur. Tedavisi de çoğunlukla mümkün olmaz.
Koruyucu Hekimlik:
Batıcı yabancı cisimler için koruyucu hekimlik olarak, yukarıda söylediğimiz gibi, mıknatıs yutturulur. Mıknatıs bir tedavi aracı değildir. Yaşı dolan danalara yutturulması gerekir. Mıknatıs batmamış metal yabancı cisimleri tutar. Ancak batmış metal cisimleri söküp alamaz. Çünkü vücut, batan cisimlerin etrafını örerek kendini korumaya çalıştığından, batmış cismi elle tutup sökmek bile zordur. Mıknatısın ise batmış yabancı cismi söküp almak gibi bir marifeti yoktur. Mıknatıs yutturma konusunda gecikme veya ihmal olmamalıdır.
Eğer yabancı cisim batmış, ileriye yürümüş, karın zarına ve daha ileri gidip kalp zarına da batmış ise ve o zamana kadar teşhis, tedavi yapılamamış ise ineğin boyun damarı (Vena Jugularis) hortum gibi şişer. İşte o zaman inek kesime gider.
Her şey baştan düşünülmeli, sırası gelen koruyucu hekimlik uygulaması zamanında yapılmalıdır.
Batmayan ama tıkayan yabancı cisimler için bizim dikkatimiz ve alacağımız önlemler ön plandadır. İneklerin otladıkları çayır ve meradaki naylonlar başımıza dert açabilirler.
İneklerin parazit mücadeleleri düzenli yapılmalıdır. Pika, yani gıda olmayan yabancı cisimlerin inekler tarafından yenmesi sonucu ortaya çıkabilecek problemler için protein, enerji, mineral ve vitaminlerin rasyonda tam olarak bulunması şarttır. Bu hataların her şey olup bittikten sonra çözülmeye çalışılması hiçbir yarar sağlamaz. Yapılması gerekenler usulüne göre baştan düşünülmelidir. Sonradan verilen vitamin-mineral katkılarının çözüme yönelik yararı olmaz, sadece boşa masraf edilmiş olur.
Görüldüğü gibi her şeyin koruyucu hekimliği vardır. Sürü yönetiminin temel ilkelerinden biri olan ‘’iyi gözlem’’ ise her zaman gereklidir.