İslam oyunları adında mini bir olimpiyat daha düzenleniyor. Anımsayınız; iki ay kadar önce benzer özeliklerde olan Akdeniz Oyunlarını izlemiştik. Cezayir’in Oran kentindeki bu mini olimpiyatta ülkemiz, toplam madalya sayısı bakımından İtalya'nın ardından ikinci sırada tamamlamıştı organizasyonu.
Şimdi ise ülkemizde, adı halk arasında “İslam Oyunları” olarak nitelendirilen ve ama gerçek adıyla “İslami Dayanışma Oyunları” olan ve tıpkı Akdeniz Oyunları gibi mini bir olimpiyat havasında geçen bu oyunlar, Mevlana şehri Konya’da yapılıyor.
Aslını isterseniz, içeriğini bilmeden ve sadece adını baz alarak yorumlayınca; bağnaz ve tutucu bir takım spor oyunlarından oluşan ve hatta sporcularının kılık-kıyafetlerinin de İslami şartlarda olduğu ve belki de İslami kurallara göre icra edilen bir turnuvaymış hissi uyandırıyor.
Ancak aslı öyle değil!
Ülkesindeki dini yapı modeli, Müslüman ağırlıklı olan ülkelerin katılımıyla düzenlenen oyunların, aslında Akdeniz Oyunlarından veya dünya üzerinde düzenlenen diğer olimpik turnuvalardan pek de farkı yok. Üstelik katılımcıların yani sporcuların Müslüman olma şartı yok ki, olmasın da zaten. Sporcu kıyafetleri de bildiğiniz gibi; gayet normal… Yani olması gerektiği gibi…
İlki 1980 yılında, tam da 12 Eylül askeri darbesinden hemen sonra İzmir’de düzenlenmiş bu organizasyonun… Elbet ki, biraz sönük geçmiş o senelerde… Ve bir daha da elli küsur İslam ülkesinden herhangi birinin ev sahipliğinde düzenlenememiş. Ta ki, 2005 senesi takvimlerde görülene kadar… Suudi Arabistan 2005 yılında, yani ilkinden tam 25 yıl sonra tekrarlamış bu turnuvayı… Yine büyük bir ara verilmiş ve 2013 yılında bu kez Endonezya’da ve hemen dört yıl sonra da 2017’de Azerbaycan’da yapılmış. 2021 yılı için biz hevesli olmuşuz ev sahipliği için… Ancak salgın tedbirleri kapsamında bir yıl tehirli olarak şimdi Konya ilimizde düzenleniyor.
Elbet ki bazı aksaklıklar ya da istenmeyen olaylar da yaşanmıyor değil!
Mesela, Mevlana müzesini gezen hakemler, görevli oldukları hentbol müsabakasını kaçırmışlar; Türk hakemler maçı yönetmek zorunda kalmışlar.
Bazı ekipler, müsabakalarının ardından ulaşım araçlarındaki sıkıntılar nedeniyle otellerine dönmekte zorlanmışlar.
Bir madalya seremonisinde, teknik sebeplerle İstiklal Marşımızın çalınamayışı ve atletizmde, yine teknik sebeplerle yarışların ilk üç günündeki sonuçların geçersiz sayılması, mini olimpiyat kategorisinde yer alabilecek, ev sahipliği yaptığımız bu organizasyona hiç ama hiç yakışmadı.
Erkek voleybol milli takımımızın, Katar milli takımına mağlubiyetinin ardından, Katarlı sporcuların saha içinden yaptıkları el kol hareketleri ve dahası, içlerinden birinin kendisini eli kılıçlı çöl bedevisi sanarak yaptığı boyun kesme hareketine diyecek söz bile bulamıyorum.
Bir futbolsever olarak Konyaspor’un başına gelenleri de yazmadan geçmeyelim; kendi futbol ligi bile olmayan ve komşu ülkenin liglerinde top koşturan Vaduz takımına elenmelerini, oyunların açılış törenleri ile tamamen bozulan Konya Büyükşehir Stadının zemininden kaynaklandığını düşünüyorum. Televizyondan maçı izlerken benim psikolojim bozuldu o sahayı görünce; futbolcu ne yapsın? Ve dahası, sonraki Başakşehir maçını da Eskişehir’de oynamak zorunda kaldı Konyaspor. Bir sonraki iç saha müsabakasına, zemin düzelir mi bilemiyorum?
Sonuç olarak;
Her ne kadar dinsel bir bölünme gibi algılansa da İslami Dayanışma Oyunları; ısrarla ve farklı ülkelerde, dünya spor standartları baz alınarak düzenlenmeye devam edilmeli! Ve hatta bir kısım uluslararası federasyonlarca da tanınması için gayret gösterilmeli! Afganistan, Pakistan, Suudi Arabistan ve benzeri ülkelerdeki çocuğa, gence ve kadına olan ve dahası spora, sanata ve kültüre olan bakış açısının başka şekilde düzeleceği yok!