İsrail- Filistin savaşı 15. günde de devam ediyor. Orta Doğu’daki gerilim döviz fiyatlarında yükselişlere neden oldu. Altın ve petrol tekrar yükselişe geçti.
İsrail Filistin arasındaki gerilim arttıkça diğer dünya ülkeleri de bu durumdan etkilenmeye başlamış ve savaşın seyri farklı bir evreye geçmek üzere.
Finansal Piyasalar açısından ele aldığımızda savaşın lokalde kalmayıp İran’a kadar sirayet etmesi, ABD’nin de savaşın içerisine girmesi sanırım en kötü senaryo olacaktır. İlk olarak ABD İsrail’e desteğini açıklamış ardından İran ve bazı Ortadoğu ülkeleri de Filistin’in yanında olduğunu ve savaşa hazır olduklarını dile getirmeye başladı.
İki ülke arasındaki savaş devam ettikçe mühimmat ve maddi destekle İsrail’in yanında durduğunu göstermiştir. Ardından Hizbullah devreye girmiş ve ilk dış müdahaleyi yapmıştı. Sonra Fransa İngiltere ve diğer büyük Avrupa ülkeleri de İsrail’e açıktan desteğini dile getirmiş ve maddi, manevi ve askeri gücüyle desteğini dile getirmişlerdir. Şu ana kadar resmi olmayan kaynaklara göre binlerce sivil hayatını kaybetti. Türkiye de Filistin için insani yardım göndermeye başlamıştır.
PEKİ, TÜRKİYE OLASI BİR SAVAŞA KATILIM DURUMUNDA NASIL BİR YOL İZLEYECEKTİR?
Öncelikle Filistin’e dini ve açıdan yakınlığı ve ortak dine inanması sebebiyle yapılan açıklamalarda Filistin’i desteklediğini dile getirmiştir. Öteki taraftan İsrail’le de olası ilişkilerinin bitmemesi için de yapılan açıklamalarda kınama ve savaşa karşı durduklarını dile getirmektedir. Tezkere ile askeri çıkarma yapma konusunda şu an endişeleri olmasına rağmen yapacaklarını ve askeri yardım yapacaklarını dile getirmektedir. Filistin destekçileri zayıf üçüncü dünya ülkelerinden ibaret olduğu için şu an yapılacak askeri çıkarma büyük kayıplara ve topların bize döneceğini kesin bir dille ifade edebiliriz. Türkiye’nin tıpkı Rusya – Ukrayna savaşında olduğu gibi bu savaşta da her iki taraf arasında dengede olması Türkiye’nin lehine. Bu ana kadar ki tarafları itidale davet eden pozisyonu ise doğru. Sürecin uzaması halinde Türkiye her iki taraf açısından orta yolu bulucu bir pozisyonda olabilir ki özellikle insanı yardım ve esir değişiminde bu çok önemli.
Açıkça ortadadır ki bu iki ülke arasındaki savaşa ABD ve İran’ın müdahil olması ile olası bir üçüncü dünya savaşına zemin hazırlayacağı kaçınılmazdır. İran ve ABD arasında yıllardır var olan gerilim bu savaşla birlikte iyice kızgınlaşmış durumda. Ve eğer iki ülkeden biri savaşa dâhil olursa kendilerinin de savaşa gireceğini dile getirmiştir.
Türkiye’de gerilimin artması ve konsolosluklara yapılan saldırılar sonucu İsrail hükümeti elçiliklerdeki tüm çalışanlarını ve burada bulunun tüm vatandaşlarını derhal ülkeyi terk etmesi gerektiğini söylemiş ve Türkiye’den çekilmeye başlamışlardır. Tarikatların ve bazı siyasi güçlerin önderliğinde yapılan yürüyüş ve gösteriler de gösteriyor ki bu gidiş Türkiye’yi savaşa dâhil edecek olan bir strateji.
PEKİ, DÜNYA EKONOMİSİ BUNDAN NE DENLİ ETKİLENECEK?
İki ülke arasındaki savaşın başlamasıyla birlikte ekonomik anlamda savaşın nelere sebep olacağını şimdiden göstermiştir. Türkiye’de altın ve döviz kurlarının tavan seviyeye ulaşması ekonomik açıdan nasıl bir savaşla karşı karşıya olduğumuzu apaçık göstermektedir.
Olası kıtlıklara yıkımlara ve kuraklıklara sebep olacak olası üçüncü dünya savaşının yıkıcı etkisi en üst seviyeye ulaşmadan ülkelerin mutabakat kurmaları akıllıca olacaktır. Zira ellerindeki kimyasal silahlar ve askeri güçler bunu en net şekilde göstermektedir.
Binlerce yıldır var olan savaşların yıkım ve ölümden başka bir şey getirmediği ortadadır. Geçmişten tarihten ders alınmalı ve bütün ülkeler müzakere ile bu savaşa bir an önce son vermeli. Şayet Tarihten ders alınmazsa gelecek yıllarda tarihin en korkunç sayfalarında yer alabiliriz.