Yer düşen ilk kar tanesi gibi, ismi gibi, narin görüntüsünün içinde bir ateş parçası Buğçe. Benim sevgili oda arkadaşım, sohbetimize hoş geldin.
(Kahkahalar) Hoş buldum Ezgi’ciğim.
‘’Gökten düşen/ Kar taneleri/ Hiçbiri aynı değil/ Kışın soğuğunda/ Bir çiçeğe su oluverir/ Peki ya sen/ En son/ Ne zaman/ Okyanusa kattın/ Benliğini?’’ diye soruyorsun son kitabında. Yağmur Damlası Kadar’la katıldığın bu okyanusta şimdi neredesin ve hedeflerin neler sevgili Buğçe, biraz bahseder misin?
Aslında nerede olduğumu bende pek kestiremiyorum. Ama nerede olmadığımı soracak olursan henüz bir baltaya sap olamadım. (kahkahalar) 14-15 yaşımdan bu yana bir işe yaradığımı hissetmek için devamlı bir şeyler yapıyorum. Bir dönem gazetede çalıştım, bir dönem internet radyosu kurdum. 10 yaşından beri yazdığım şiirlerimi dinleti olarak paylaştım. Hatta dershaneden çıkıp pazarda yün, nevresim falan da satmışlığım var. Anlayacağın daha yolun çoook başındayım. Hedeflerimden biri yarıda bırakmak zorunda kaldığım tiyatroma geri dönmek, bir diğeri ise sonsuza kadar yazmak.
İzmirli bir şair olmana rağmen, rüya şehrinin İstanbul olmasını enterasan buluyorum açıkçası. ‘’Benim tuz kokulu, mavi benizli yarim’’ diye başlayıp canlı kanlı betimlemelerle ilmek ilmek işlediğin bir İstanbul motifi var. İstanbul nasıl bağladı seni kendine merak ediyorum.
Ulaşılamayan her zaman daha cazip gelir ya, benimki de ondan sanıyorum. (kahkahalar) İstanbul benim fotoğraflardan, kartpostallardan aşık olduğum bir şehir. Hatta şehir demeyeyim İstanbul’un Türkiye’nin içinde kendi başına bir ülke olduğunu düşünüyorum. Siz hiç yorumları olan bir şehir gördünüz mü? Ben gördüm. İstanbul’un kendine göre yorumları var, duyguları var. Tarihi M.Ö 667’lere kadar dayanıyor. Denizler tanrısı Poseidon’un oğlu Megeralı Byzas, Yunan adasından çeşitli sebeplerle ayrılmak zorunda kalır ve Delpi Tapınağının kahinine sorar ben nereye gideyim, diye. Kahin de ona Körler Ülkesi’nin karşısına gitmesini söyler. Byzas Sarayburnu’ndan Kadıköyü’ne geçerek buraya hayran olur. Hayran olmamak elde değil tabii ki. Byzas’ın şehri anlamına gelen Byzition adı verilir bu yeditepeli şehre. Böylece dünyanın en eski kentlerinden birinin temelleri atılmış olur. Ve yine ilginçtir ki M.Ö 5. yüzyıldan sonra demokrasiyle yönetildiğine dair izler bulunmuş. Bizim bugün başaramadığımızı adamlar binlerce yıl önce başarmışlar.
Bu kadar İstanbul hayranlığından sonra İzmir diyecek olursan... Beni ben yapan şehir İzmir. Doğduğum, büyüdüğüm, eğitim aldığım... Orası zaten medeniyetin bel kemiği. Dionysos’un üzümlerimizden dolayı muhtemelen taptığı şehir. Bir kere şehrimize adını veren Amazon Kraliçesi Smyrna’ya ne kadar teşekkür etsek az. M.Ö 3000 yıllarına kadar dayanan İzmir Tarihine adını kazıtmış kadın. Yani yine bizim M.S 2017’de başaramadığımız kadınlık olgusunu taa o zamanlar başarmış.
O halde bana, İstanbul’a bir kez daha minnettar olmak düşüyor. İzmir’in Smyrna’sından kadınlara gelmek istiyorum şimdi de. İkinci kitabını ‘’Hayatına anlam katan bütün kadınlara’’adadın. Nasıl kadınlar ‘’Buğçe’nin Kadınları’’?
(kahkahalar) Çok güçlüler bir kere. Hatta bir çoğunun olağanüstü güçleri olduğuna inanıyorum. İnanılmaz zeki ve çalışkanlar. Tuttuğunu koparan kadınları kendime örnek alıyorum ben. Herkes sevmeye annesiyle başlar ya benimki de öyle oldu. Ben şanslıyım kendime örnek alabileceğim bir annem var. 11 yaşından beri kendi ekmeğini kendi çıkaran, güçlü bir kadın annem Semiha Çalışkan. Gurur duyuyorum onunla. Sonra ben iki-üç yaşlarımdayken Candan Erçetin’in sesiyle tanıştım. Annemin sesinden sonra sanırım en aşina olduğum sestir. Okumayı yazmayı öğrenince, internette hayatımıza girince Candan Erçetin ile ilgili bulabildiğim ne varsa okudum, izledim, dinledim. Sadece sesine hayranlık duyarken bir anda kişiliğine, duruşuna hayran oldum. Zaten ilk şiirlerimde de ona olan hayranlığım üzerinedir. Sonra Yeşim Ceren Bozoğlu girdi kara kutudan hayatıma. Merak var ya serde araştırdım, bir sosyal medya mecrasından mesajlar yolladım sağ olsun yanıtsız bırakmadı, efsane bir kadındır kendisi. Sayacak olursam Birsen Tezer var şarkılarında mest olduğum rakı burcundan kadın, Aynur Mahmudova Kaplan son kitabım için beni yüreklendiren, korkularımı dindiren... İyi bir ressam, iyi bir şairdir aynı zamanda. Söylemek istediğim çok isim var aslında ama buraya sığdıramayız. Son söyleceğim şey kadınlar olarak inanılmaz güçlüyüz, ah bir farkına varabilsek, ah bir elele verebilsek...
Ben seni şair kimliğinden önce dost yanınla tanıdım. Ancak okurlar için sormak istiyorum; kimdir Buğçe şiirin ötesinde? Nelerden hoşlanır?
Madem sordun cevaplayayım. Buğçe zır delidir. (kahkahalar) Ya da yaptığı şeyleri deliliğe vurup işin içinden sıyrılıverendir. ( kahkahalar) Fazla duygusaldır ama çevresindekiler onu bir odun olarak tanır. Eyvah sırları da dökmeye başladık! Kitap okumak Buğçe için bir hobi değil, her gün yapılması gereken bir iştir. Sabah müzikle uyanır, akşam müzikle uyur. İki üç kişi hariç pek arkadaşı yoktur, halinden gayet memnundur. Tavla oynamaya bayılır. Bazen unutsa da üniversite öğrencisidir bir de.
Genç yazarlara tavsiyelerin var mı, nasıl yolunu bulur okyanusta bir ‘’Yağmur Damlası’’?
Henüz yolunu bulamamış bir Yağmur Damlası’nın bu soruya cevap vermesi ne kadar doğru bilmiyorum. Yeşim Ceren Bozoğlu’nun Dersimiz Oyunculuk kitabında yazdığı, bana da sık sık yinelediği bir cümle var: ‘’ASLA VAZGEÇME!’’. Kolum kanadım kırıldığında bu cümleyle sarıyorum ben yaralarımı. Ve okuyun, okuyun, okuyun... 85 yaşında yazarlar tanıyorum, hala her gün okuyorlar. Onlar her gün 1 saat okuyorsa, bizim belki de 4 saatimizi okumaya ayırmamız gerekiyor.
Teşekkür ederim, zaman ayırdığın için. Keyifli ve dolu dolu bir sohbet oldu.
Asıl ben çok teşekkür ederim. Benim içinde çok keyifliydi
Son olarak, bu soruyu kendim için soruyorum; roman ne zaman çıkıyor? Yeni projelerın var mı?
(kahkahalar) Roman için acele etmiyorum ama bu yaz düzenlemeleri bitecek. Bir yayıneviyle anlaşabilirsek belki de 2018’de çıkar, kim bilir?
Eylül’de Youtube’da bir kanal açıyoruz Gaye’yle(Tufan). Kitap tanıtımlarının ve röportajların yer aldığı bir kanal olacak. Şu an çalışmalarımız sürüyor. Eylül’de çekimlere başlayacağız. Ekim ayında da ilk videomuzu yayınlamış oluruz diye tahmin ediyorum. Gaye’yle dostluğumuzun böyle bir projede birleşmesi beni çok mutlu ediyor. Heyecanlıyız.
Başka bir heyecanım daha var bu aralar. Başak Köy Kütüphaneleri Projesi başkanı Zafer Yılmaz aradı beni. Sana Ağustos-Eylül gibi bir kütüphane açacağız nerede olsun, dedi. Baştan beri söylüyordu bana ama ben dalga geçtiğini düşünüyordum açıkçası. Meğer çok ciddiymiş. (kahkahalar) Zafer Uşaklı bir şair arkadaşım. 11 Nisan 2016’da Başak Köy Kütüphaneleri Projesi ile yola çıkıyor. Ve bir yıl içinde 8 kütüphane kurarak 700 köy çocuğunun kitaplara ulaşmasını sağladı. İnanılmaz azimli biri Zafer. Sadece Uşak’ta da değil Hakkari’de, Diyarbakır’da, Zonguldak’ta çocukların kitaplara ulaşmasını kolaylaştırdı. 70 şehit ve askerin isimlerini yaşattı kurduğu kütüphanelerde. Şiir yürekli bu güzel insan şimdi de benim adıma İzmir’de bir kütüphane kurmak için çabalıyor.Ne denilebilir ki böyle güzel bir insan için! Bu arada sizde Zafer Yılmaz’a destek olmak isterseniz Başak Köy Kütüphaneleri sosyal medya hesaplarından Zafer’e ulaşabilirsiniz.
Geldik röportajın sonuna, dilimiz sürçtüyse affola. Efendim Buğçe Çalışkan’a www.bugcecaliskan.com adresinden ya da @bugcecaliskann adıyla sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz.
RÖPORTAJ: FATMA EZGİ ERGÜN