Bir gazeteci gelmiş deseler, bir yazar gelmiş deseler, 3 gece, 4 gündüz kalmış deseler, oturup, kalkıp İstanbul’u yazmış deseler diye başlayan bir dizenin sonuna İstanbul Notları (4) yazdım.
İstanbul’un altını üstüne getirmedik. Zaten İstanbul’un altı üstüne gelmiş vaziyetteydi. Biz sadece biraz altında kalarak, biraz da üstünde kalarak tarihi yerleri, görülmesi gereken yerleri görmeye çalıştık.
Kendi ülkende görmen gereken yerler varken, başka ülkelerde görmem gerecek yerlere gitmek, bana pek adil gelmiyor.
Bu yüzdendir, İstanbul’u üçüncü kez ziyaret edip, rahatsız edip, keyfini çalmaya çalıştım.
İstanbul Notları içinde ilk yazında İstanbul’un ilk gecesinde yaşadığımız, İzmir’den bize tanıdık gelen pis kokuyu yazmıştım.
Hatta yazımda, bir tesadüf zincirine atıfta bulunarak da, hiç tanımadığım insanların gaz salınımı olma ihtimallerini düşünerek onlara da itham da bulunmuştum.
Haksızlık yapmışım, o tanımadığım insanlardan özür diliyorum, haklarını helal etmelerini istiyorum.
Zira İstanbul’u, İzmir’le özdeşleştiren o pis kokunun sahibi hiç tanımadığı insanlar, yönetmeyi beceremeyen yerel yöneticiler değilmiş.
B.k böcekleriymiş!
Valla ben de ilk haberleri duyduğumda şok oldum. Hem şok oldum, hem de tanımadığım insanların günahını aldığım için utandım.
Dünyanın başkenti, ekonomini başkenti, turizmin başkenti, ulaşımın başkenti İstanbul’u bildiğiniz B.K böcekleri istila etmiş.
Ondan yıllardır biz İzmirlilerin alıştığı ve hatta baş edemeyip, çözüm bulamayıp, onunla yaşamaya özdeşleştiği o pis kokuyu hemen alıverdi burnumuz.
Eyvah İstanbul’da İzmir gibi oldu dedik.
Şok olduk, günah keçisi aradık.
Ama aklımıza hiç B.K böceği gelmedi.
Bu B.K böcekleri İstanbul’u pis kokulu hale getiriyor diye çok da sevinmedik tabi ki.
Yaşanabilir, gezilebilir, seyredilebilir bir İstanbul’dan kim sorumluysa, onlara da eksi notumuzu verdik.
Arkamızda B.K böceklerini İstanbullulara bırakarak.