Ülkemizdeki kırmızı et açığını kapatmak üzere ithalat yapıyoruz. İthalata ihtiyacımız olmayacak şekilde üretim modelleri geliştirmeliyiz.
İthalatın yarattığı ve yaratacağı sorunları sıralamaya gerek yok.
Elden gelenle öğün olmayacağını, taşıma suyla değirmen dönmeyeceğini, başkaları değil, bizim atalarımız söylemişler. Artık bize kırmızı et sağlayan besicilerimizin heveslerini kıracak davranışlardan vazgeçmek ve iç dinamiklerimizi harekete geçirmek için birşeyler yapmalıyız.
Büyükbaş hayvancılıkta alınacak olan önlemler etkisini ancak zaman içinde gösterir. Önlemlerin alınmasına hemen başlansa iyi olur.
Bir şeye karşı çıkınca; alternatifini de ortaya koymak gerekir.
Ülkemizde besicilere hammadde sağlayan, besicilere besiye uygun dana sağlayan bir sistem yoktur. Besicilere dana temini tamamen rastlantısaldır. Biz süt sığırcılığı işletmelerinin erkek danalarını besiye alırız. Planlı bir biçimde besiye uygun dana yetiştirmek için ABD’de uygulanan cow and calf (inek-buzağı) sisteminin ülkemizde de uygulanması gerekmektedir. ABD’de 100 bin, 200 bin başlık birçok feed-lot (besi yeri) bu sistemle dolmaktadır.
Cow and calf (inek-buzağı) sistemi besiciliğimizin, dolayısıyla kırmızı et pazarımızın eksik halkasıdır. Halkayı tamamlamak için, en azından kırmızı et ihtiyacımızın yüzde 20’lik kısmını bu yöntemle elde etmeliyiz.
Yöntem etçi ırklarla melezleme yaparak, sürekli F1 melezi elde etmeye dayanır. Daha çok et, daha hızlı canlı ağırlık artışı, daha iyi yemden yararlanma ancak bu şekilde elde edilebilir. Böyle bir sistemle kemik değil, et üretiriz.
Bizim kemiğe değil, ete ihtiyacımız var. Heterozigot melezleme ile elde edilen Hibrid Vigor’lar ile çok başarılı besicilik yapmak mümkündür.
Fakat ortada süt olmayacağı, sütü yavruların emerek ete çevireceği bilindiğinden devletin desteğine ve yol göstericiliğine gerek vardır.
Bu yapılmazsa kendi kırmızı etimizi hiçbir zaman temin edemeyeceğiz. İç dinamiklerimizi harekete geçirmek ve ithalata gerek duymayacak hale gelebilmek için bu yönde çaba göstermemiz şarttır.