İZMİR BELEDİYE MANZARALARI

Banu Pirinçcioğlu

Yazıma başlamadan bir noktayı belirteyim. Ben oyumu CHP ye verdim. Sol görüş sağ görüş meselesi değil. Aydın ve laik oldukları için. Büyük büyük dedem partinin ilk milletvekillerinden, rahmetli Hüseyin Öklem.

Tabii o zamanlar partilerin amaçları ile bugünkü amaçları tamamen farklı. O zamanlar yurdunu, halkını korumaya ant içenler vardı. Gecesini gündüzüne katıp, uyku nedir bilmeden çalışanlar vardı.

Ben günümüzde öyle çalışan bir ekip göremiyorum.

Bir yerden, bir yere gitmek için bile konvoy oluyor. Kimse tek başına çıkıp bir yere gidemiyor. Hep bir kalabalık hep bir şaşaa.

Aslında şehrimizden memnun olsak bütün bunlardan bize ne derim. İster tek başına ister orduyla gezsinler, şov yapsınlar.

Ama memnun değilim.

Kimin ben? Sıradan bir vatandaş. Bu da bir vatandaşın içini dökme yazısı.

Hiçbir şeyin değişmeyeceğini bile bile yazıyorum.

Kocaman kocaman işler yaptılar, kocaman aferin aldılar.

Nedir bunlar?

Örneğin bir Karşıyaka sahil yolu diyelim. Zaten var olan sahili iki sene kullanılamaz hale getirip az biraz tepeler koydular, biraz ışık, biraz bank. Al bize sahil yolu. Vardı, ama olsun. Tepeleri eksikti.

Bu süreçte ne oldu? Toz toprak, kir, pas. Nerdeyse iki sene yürüyemedik bu yollardan.

Aynı anda yine Karşıyaka'da bir opera binası başladı. 24 saat işçilik. Sanata acıkmış İzmir halkına opera yetiştirmek için gece yarısı bile vinçler çalıştı. Pazar sabahları uykularımızdan balyoz sesleriyle sıçradık. Ama olsun, varsın opera yetişsin. Ama yetişmedi. Dört sene oldu gürültüsü bitmedi. 31 katlı Hilton otelini bir senede bitirdiler de burası bitemedi.

İtirazlar yapıldı, dilekçeler yazıldı. El insaf gece bari susun dendi. Bilirkişi geldi, baktı, uygundur dedi. Desibelde bir sıkıntı yok.

Sıkıntı görmediği desibel inşaatın komşu binası apartman sakinlerinde uyku bırakmadı. Bebekli aileler mecburen evini boşalttı.

Sırf opera uğruna.

Tozundan kirinden bahsetmiyorum bile.

O daha bitmemişti ki Karşıyaka'ya hizmet için tutuşan belediye geldi yine Mavişehir'e bir park yapmak istedi. Atıl alan Peynircioğlu deresinin yanlarına botanik bitkiler yapıldı, tepeler dikildi. Işıklar, banklar. Bitene kadar çamuru tozu kiri bir sene içimize çekildi. Ya sabır denildi.

Ancak bir detayı atladılar. Gecenin bir saati o derenin az ilerisi ayyaşların toplanma yeriydi. Güvence nedir diye sorduk, bekçi koyacağız dediler. Şimdiye kadar bekçiyi gören olmadı. Ama sabahlara kadar nara atan sarhoşları gören çok. Duyan da çok.

Derenin hemen önünde evi olanlar her gece polisi arıyor. Ne gelen var ne çözüm bulan. Belki bekçi olsaydı...

Hadi artık iki huzur buluruz dediğimiz anda, kazılar başladı. Yine ne oluyor diye baktık, Atakent ile Mavişehir birinci etap arasında kalan bir ufak alan daha vardı ki bunu dereyi yaparken görmemişti belediye. Derenin bittiği noktanın elli metre ilerisi. Resimlerde var, lütfen bakınız.

Orası toprak alandı. Çim ekmeye karar verdiler. Dere projesinin bitiminden tam bir sene sonra.

Unuttular herhalde dedik, anlayışla karşılamak istedik.

Çimenler yeşerdi ve bir anda iş makineleri göründü. Kazılar bir şeyler. Ne oluyor yine artık burada daha ne olabilir ki dedik ve duyduklarımıza inanamadık. Derenin parkı ile bu bahsettiğim atıl park arasını yol yapmaya karar vermişler. Beynimiz yandı biraz. O yolu nereye bağlayacak anlayamadık. Mavişehir ilkokulunun oradan çıkıp aradan siteye dönüş verecekmiş.

Araçlar çok dolaşıyor diye şikayet ediyormuş. Sanki her şikayeti dikkate alırlarmış gibi bunu almışlar.

İllaki yol yapacaksınız, bizi her zamanki gibi dinlemeyeceksiniz madem, kasis yapın o zaman dedik. Çünkü kırmızı ışıkta bile durmayan bir sürücü kitlemiz var malum. Okul yolu gibi bir yol yapıyorsun madem, kasis nerede? Yok kasis. Ez geç yolu. Artık karşına ne çıkarsa, çocuk, yaşlı, kedi, köpek.

Ve asıl ilginç olanı da iki park arasına yol yapımının yasak olması. Kanun değişti de biz mi bilemedik?

Ve dahası var. Parkın kaldırım mesafesi ile trafik yolu sıfır. Yerden olması gereken bir yükseklik var. Nerede bu yükseklik? Karayollarının buna nasıl izin verdiğini sorsak yanıt alır mıyız?

Bitmedi.

Yeşil yeşil çim ekilen yerlere, çimenler gelmeden önce doğalgaz bağlandı. Neden? Park alanında doğalgazı ne yapacağız?

Şimdi bununla ilgili duyumlar daha ilginç. Bir görüş, bu çimli alanı 01 Adana için otopark yapmak. Bir diğer görüş, oraya bir hastane yapılacağı. İki sene içerisinde yapılması planlanan bir hastane.

Doğalgaz bunun için olmasın sakın?

Parklar bahçelerle gözümüz boyanmaya çalışılıyor ama görüyoruz çok şükür.

Kocaman işler yapmak yerine, daha küçük ama verimli işlerle uğraşsanız? Örneğin, üç ay önce Atakent yolunda eciş bücüş yerleşmiş taşlar nedeniyle yere uçup ayağımı sakatladığım yerdeki taşların hala aynı yerde aynı şekilde olması?

İnşaatları denetliyor musunuz? İnşaat alanında sokaktan geçenleri korumak adına bir örtü olması gerekmiyor muydu? Geçin bakalım Atakent civarından. Var mı öyle bir şey.

Bayram değil, tatil değil. Hafta içi, gün ortası, saat öğlen 13:00

Konak'tan Bostanlı'ya en temiz ulaşım vapur. İşimi halledip vapura yöneliyorum. O da ne? Bostanlı ve Karşıyaka birleştirilmiş. Vapura binmeyi bekleyen yüzlerce kişi var. Vapur katamaran. Yani penceresiz, kapısız. Alt kat sıfır oksijen. Üst kat aynı şekilde. Kendimizi dışarı atıyoruz. Katamaranın üst katında on kişinin ancak durabileceği ufak bir açık alan var. Orada yüz kişiyiz. Bu bir rezalet değil de nedir? Konforsuzluğu geçiyorum, hani corona önleminize ne oldu? Havasız, yüzlerce kişinin bir arada seyahat ettiği bir vapurda önlem mi alıyorsunuz siz?

Burası Hindistan'da bir şehir mi İzmir mi?

Şehir çöp kokuyor. Sinekler her yerde ağzımıza burnumuza giriyor.

Siz hala bağ bahçe derdindesiniz.

Kocaman paralar harcayıp havalı işler peşindesiniz.

Oysa bizim daha cadde üstü yolumuz bile düz değil.

Kafa kırmamak için pür dikkat önümüze bakmamız gerekiyor. Havalı işlerden sıyrılıp biraz bunlara baksanız nasıl olur?

Bir zahmet yarın çıkıp dolaşın caddelerde. Yanınızda sizi uyaran asistanlarınız olmasın ama. Aman başkanım dikkatli olun diyen ekipleriniz olmasın. Normal vatandaş gibi yürüyün bakalım. Kaldırımlar nasıl bir bakın.

Kafanızı kırmadan evinize dönebiliyorsanız sorun sizde değil bizdedir muhakkak...