İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde ‘Biyohidrojen’ buluşması

İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ), sanayiden ulaşıma kadar pek çok alanda kullanılan, karbon salınımına yol açmadığı için çevreci özelliğiyle ön plana çıkan biyohidrojenle ilgili çalıştay gerçekleştirdi.

Üniversite ve lise öğrencilerinin yanı sıra farklı üniversitelerden akademisyenlerin de yer aldığı çalıştayda, 4 grup halinde hidrojen üretim yöntemleri üzerine münazara gerçekleştirildi.

Etkinliğe katılan 70 kişi; elektrik enerjisi üretilmesi ve araçlar için alternatif yakıt elde edilmesi gibi önemi gün geçtikçe artan alanlarda da yararlanılan hidrojene, doğal kaynaklardan nasıl ulaşılabileceği üzerine yoğunlaştı. Sudan, organik ve inorganik yollardan enerji üretimine ilişkin fikirleri tartışan ekipler, farklı hidrojen üretim teknolojilerinin avantaj ve dezavantajlarını da araştırdı. İngilizce gerçekleştirilen çalıştayda, öğrenciler ile akademisyenlerin birlikte oluşturduğu fikirlerin sunumu da yapıldı. Çalıştay sonunda katılımcılara sertifikaları teslim edildi. TÜBİTAK’ın desteklediği çalıştayın koordinatörlüğünü, İEÜ Genetik ve Biyomühendislik Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Mine Güngörmüşler yaptı. İEÜ’lü yüksek lisans bursiyerleri İlayda Akaçin ve Şeymanur Ersoy, İEÜ'den Doç. Dr. Osman Doluca, İzmir Demokrasi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Tuğba Keskin Gündoğdu ve uluslararası katılımcı Dr. Haris Nalakath Abubackar, çalıştayın organizasyon ekibinde yer alan isimler oldu.

‘YEŞİL MUTABAKAT’ VURGUSU

İEÜ Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mine Güngörmüşler, gençlerin bilimsel çalışmalara yönlendirilmesi ve biyohidrojen konusunda farkındalığın artırılması açısından çalıştayın oldukça yararlı olduğunu söyledi. Biyohidrojenin temiz ve karbon salınımı yaratmayan bir yakıt olduğuna dikkat çeken Güngörmüşler, ‘Yeşil Mutabakat’ kapsamında yapılacak çalışmalarda da büyük önem taşıdığını belirtti.

Dr. Güngörmüşler, “Avrupa Birliği’nin, iklim krizine karşı çevre dostu ve sürdürülebilir üretimi temel alan bir anlayışla oluşturduğu ‘Yeşil Mutabakat’ kapsamında, 2026’dan itibaren ‘Sınırda Karbon Vergisi’ uygulaması başlayacak. Bu karar, ülkemizde ihracat yapan tüm firmaları etkiliyor. Bunun yanı sıra 2030 yılına kadar çevreci adımların kararlılıkla atılması yönünde tüm ülkelerin ciddi hedefleri var. Biz de ülke olarak bu konulara ağırlık veren çalışmalara yönelmeli, ülkemizdeki potansiyelin etkin olarak kullanılacağı projeler üretmeliyiz. Biz de bu düşünceden hareketle, farkındalığı da artırmak amacıyla çalıştayımızı gerçekleştirdik” dedi.

UYGULAMA ALANI ÇOK GENİŞ

Dr. Güngörmüşler, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hidrojen, ulaşımdan elektrik üretimine kadar geniş bir uygulama alanına sahip. Biyohidrojen dediğimiz de, hidrojenin doğal kaynaklardan üretilmiş hali. Kısa bir süre önce İzmir’de bulunan 5 kaplıcadaki bakterileri inceleyerek bunların biyohidrojen üretme potansiyelini belirlemiştik. TÜBİTAK desteğiyle bu alanda yürüttüğümüz projelere, yine aynı destekle çalıştayı da ekledik. Lise, lisans ve lisansüstü öğrencilerinin yer aldığı gruplar, gayet başarılı fikirler geliştirdi. ‘Elektroliz yöntemi ile sudan hidrojen üretimi’, ‘Güneşten elde edilen enerji ile gerçekleştirilen biyofotoliz yöntemi ile sudan hidrojen üretimi’, ‘Organik ve inorganik kaynaklardan biyoteknolojik yollarla hidrojen üretimi’ gibi birçok konu üzerinde değerlendirme yaptılar. Tüm katılımcılarımızı tebrik ediyorum.”



İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri