Meclisin 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne denk gelmesi dolayısıyla Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ve Yönetim Kurulu günün anlam ve önemine dikkati çekmek için farkındalık rengi turuncu renk atkılarla toplantıya katıldı.
Kasım Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda, konuşmasının ilk bölümünde günün anlam ve önemine değinen İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Biliyorsunuz Birleşmiş Milletler Kadın Birimi her sene ‘Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddetle Mücadele’ kapsamında ‘Dünyayı Turuncuya Boya’ kampanyası düzenliyor. Bu kapsamda, kişisel sorumluluğum olan Turuncu Dernek’le İzmir’de başlattığımız ve Borsamız üyelerinin de büyük destek verdiği turuncu yürüyüşü salgın nedeniyle daha güvenli bir forma çevirdik. Bu nedenle bugün bilgisayar ekranından da olsa hep birlikte ‘Kadına şiddete hayır’ diye haykırmak, hüzünle birlikte bana büyük bir umut ve gurur veriyor. Borsa olarak biz, 2017’de ‘İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı Projesi’ne dahil olduk ve İş dünyasında kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği için tüm gücümüzle çalışıyoruz. ‘Kadına şiddet, insanlığa ihanettir’ diyor; herkesi bu mücadelede daha aktif rol almaya davet ediyoruz” diye konuştu.
Küresel gıda fiyatlarındaki artışın devam ettiğini, FAO gıda endeksinin ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 3, bir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 31 arttığını belirten Işınsu Kestelli, “Endeks Temmuz 2011 tarihinden sonraki en yüksek seviyesine ulaştı. Artan gıda fiyatları tüm dünyada enflasyonun yükselmesine neden oluyor ve aile bütçelerini zorluyor. Ülkemizde de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik nüfusun toplam harcamaları içerisinde gıdanın payı yüzde 11, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik nüfusta ise yüzde 30 düzeyinde. Son iki yılda yaşanan gelişmeleri dikkate aldığımızda özellikle düşük gelir gruplarının, gelirlerinin çok daha yüksek bir oranını gıda için harcadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu nedenle gıda fiyatlarında yaşanan artış sadece ekonomik değil, sosyal açıdan da önemli sonuçlar ortaya çıkarıyor. Tüm ülkelerin korumacı tarım politikaları uygulamasının ve tarımı sürdürülebilir kılma hedefinin temel nedeni buradan kaynaklanıyor. Önemli sorunlarımız olsa da biz ülke olarak şanslıyız. Tarımsal üretim potansiyeli açısından dünyanın birçok ülkesine göre önemli avantajlarımız bulunuyor. Ancak herkesin hemfikir olduğu yapısal sorunlarımızın çözümü konusunda istediğimiz hızda yol alamıyoruz.” dedi.
Üretim maliyetlerinin yüksekliğine de değinen Kestelli, “Yüksek maliyet üretimimizin de üreticimizin de temel sorunu. Önemli bir üretim girdisi olan gübre fiyatlarında önemli bir artış yaşanıyor. Pandeminin başında tonu 2500-3000 lira olan üre gübresinin fiyatı bugün için 12 bin lirayı geçmiş durumda. Bu artışın bir kısmı dünya fiyatlarındaki artıştan kaynaklanırken, bir kısmının kaynağının da döviz kurlarındaki yükseliş olduğunu söyleyebiliriz. Böyle bir maliyet artışının ürün fiyatlarına yansımaması mümkün değil.” diye konuştu.
Borsa’nın İzmir Tarım Teknoloji Merkezi Projesi ile ilgili güncel durum bilgisini de paylaşan Işınsu Kestelli, “Güdümlü proje başvurumuz Kalkınma Ajansı tarafından uygun bulunarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına onay için gönderilmişti. Bu zamana kadar İzmir Kalkınma Ajansı’nın verdiği en yüksek bütçeli güdümlü projeyi İzmir’e kazandırmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Önümüzdeki günlerde proje sözleşmesinin imzalanmasının ardından faaliyetlerimize başlayacağız ve mümkün olan en kısa süre de İTTM’yi hayata geçireceğiz” dedi.
Borsa bünyesinde zeytinyağı duyusal analizleri yapabilecek bir Tadım Paneli oluşturulması amacıyla çalışmalara da devam ettiklerini dile getiren Kestelli, “Büyük çoğunluğu Borsamız çalışanlarından oluşan Panelimiz geçtiğimiz aylarda Uluslararası Zeytin Konseyi tarafından yapılan tanınırlık sınavlarına katıldı. Konseyden gelen bildirimde Panelimizin başarılı olduğu ve bir yıllık süre için tanınırlığımızı belgeleyen sertifikanın tarafımıza gönderileceği bildirildi. Tadım Panelimizin faaliyetlerini geliştirerek başta üye firmalarımız olmak üzere sektöre önemli hizmetler vereceğine inanıyoruz” diye konuştu.
İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Barış Kocagöz ise iklim değişikliği ve karbon salınımı ile ilgili kamuoyunun dikkatini zaman zaman çekebilmek için Meclis konuşmalarında bu konunun önemine oldukça sık yer verdiklerini dile getirerek, “Hepimiz Paris Anlaşması’nın Meclis’te onaylanmasından çok memnun olduk. Ancak ülkemizde ve dünyada bu bilinci gerçekten yaymak isteyen ve uygulamada çok ciddi ve samimi olan kesim ne kadar etkili? Ne yazık ki hâlâ çok değil. Sadece gündem olduğu için bu konuyu konuşan ama eyleme gelince hiçbir şey yapmayan samimiyetsiz, sahte çevreciler dolu. Öyle ki söylem ve kâğıt üzerinde baktığınızda çevreci, ancak diğer taraftan gerçek uygulamada bunu göremiyorsunuz. Yerel yönetimler dahi bir taraftan çevreci söylemler yaparken, diğer taraftan kendine ait olmayan çevreci projelere destek vermemeyi tercih ediyor. Ülkemizde durum böyleyken makro boyutta da görüntü çok hoş değil. Çin, Rusya ve Amerika gibi sanayi devi ülkeler hâlâ en büyük karbon salınımını gerçekleştiriyor. Halbuki bu öyle bir savaş ki ortada topyekûn yapılması gereken bir mücadele var” dedi.
Tarımsal ürün fiyatlarının gerek tedarik zincirindeki sıkıntı, gerekse ülkemizdeki döviz hareketi dolayısıyla arttığını, bugün elinde mal olan üretici için bunun çok güzel bir görüntü çizdiğini, ancak iş üretim safhasına geldiğinde dövize bağlı artan girdi fiyatları ile tarımsal üretimin neredeyse yapılamaz hale gelebileceğini belirten Kocagöz, “Bir çuval gübrenin 500 TL’ye ulaştığı bir ortamda, tarımsal üretim yapacak olan üreticinin girdilerinden kısarsa verimin azalma, girdilerinden kısmazsa da gelecek yıl bu maliyetlerin altından kalkamama tehlikesi var. Bu kez bu fiyatlarla kâr eden üreticinin gelecek yıl zarar etmesi ve bunun sonucunda da üretim isteğinin kaybolması sonucuyla karşılaşabiliriz” diye konuştu.
İklim değişikliğinin bir olgusunun da kuraklık olduğuna değinen Kocagöz, “Maalesef ülkemiz de bundan en çok etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunuyor. Bu nedenle, sulama yoğun birçok üründe gelecek yıl üretimde sıkıntı yaşayacağız. Planlamayı ve sulama organizasyonunu çok doğru yapmalıyız. Ne yazık ki geçtiğimiz günlerde sulama planlaması ile ilgili çok ani ve yanlış uygulamaların yapıldığına şahit olduk. Yapılan ani, plansız duyuru ve uygulamalar gereksiz yere üreticimizi paniğe sevk ediyor. Örneğin; bir ilimizde, oluşacak sulama sıkıntısı adına kura çekimi ile pamuk ekilecek alanlarının belirleneceği duyurusu üreticilere mesajla geçildi. Tabii ki pamuk üreticilerinde bu büyük bir karmaşaya yol açtı. Neyse ki daha sonra bu çok yanlış uygulamadan vazgeçildi. Bu nedenle, alınacak önlemlerin ve bunlara ait planlamaların panik ile karara bağlanmamış, daha mantıklı ve planlı uygulamalar olmasını umuyoruz” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından Meclis üyeleri söz alarak sektörlerine ilişkin güncel gelişmeler hakkında katılımcıları bilgilendirdi.