Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu, İzmir Yerel Afet Çalıştayı düzenledi. 25 Aralık Cumartesi günü gerçekleştirilen çalıştayda, "Afet Risk Yönetimi", "Afet Acil Durum Hazırlığı ve Eğitim", "Afet Hukuku", "Afetin Ekonomi Politiği ve Toplumsal Boyutu", "Afet ve Özel Gereksinimli Birey ve Gruplar" konuları ele alındı.
İZ-AFED, çalıştayda sözlü olarak dile getirilen afet yönetim süreçlerine ilişkin görüş ve önerilerinin yer aldığı Yerel Afet Çalıştayı Deklarasyonu'nu kamuoyuyla paylaştı.
Yayınlanan deklarasyon şöyle:
AFET YÖNETİMİ, PLANLAMASI VE RİSK YÖNETİMİ:
Ülkemiz tarihinde büyük bir felaketin adı olan 1999 Marmara Depremi, Türkiye’nin bir “afet ülkesi” olduğu gerçeğini, tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Dünyanın önemli deprem kuşaklarından biri (Alp-Himalaya Deprem Kuşağı) üzerinde bulunan Ülkemizin depreme karşı ne kadar hazırlıklı olduğu 1999 yılından bugüne kadar yaşananlardan da anlaşılıyor.
Kentimizde 30 Ekim 2020 tarihinde yaşanan İzmir-Seferihisar Depremi ve ortaya çıkardığı sonuçları; ülkemizde toplum tabanlı, modern ve bütünleşik bir afet yönetim sistemine ve onu destekleyecek bir güncel afet mevzuatına olan ihtiyacı açıkça ortaya koymaktadır.
Afet gerçeğinin sadece depremden de ibaret olmadığı, 2021 yılı başından beri ülkemizde ve dünyanın bir çok yerinde yaşanan aşırı ve ani yağışlar, aşırı sıcaklar, seller, su baskınları, orman yangınları, kuraklık, fırtınalar ve kasırga. Çevre kirliliği ve iklim krizi ile gelecekte daha çok yaşanacağı tahmin edilen meteorolojik afetlere karşı da, toplumsal anlamda bilinçli ve farkında olmak zorundayız
Ülkemizde artık, “insanlarımızı enkaz altından nasıl kurtarırız?” düşüncesiyle yapılan çalışmaların yerine, “insanlarımız enkaz altında kalmasın!” düşüncesiyle yapılacak olan toplum tabanlı çalışmalara öncelik vermemiz gerekiyor. Sağlık örneği ile açıklamak gerekirse “PANSUMAN” tedbirler yerine, “KORUYUCU ÖNLEMLER”, sonucu olumlu yönde değiştirecektir.
TOPLUM AFETBİLİNCİ VE FARKINDALIĞI:
Afetler olmadan gerekli hazırlıkların ve önlemlerin alınmasının, en az afet sırasındaki etkin müdahale kadar önemli olduğu, hatta bunların bir bütünün parçaları olduğu ortadadır. Önlem alarak bireyin kendisini ve yakın çevresini doğal, insani ve teknolojik kaynaklı tehlikelerin yaratacağı zararlardan koruması mümkün olabilmektedir. Önlem almak ise her şeyden önce farkında olmak ile mümkündür. Bilinç bu ise eğitimlerle sağlanabilmektedir.
Ülkemizde son yıllarda yaşadığımız acı derslerden sonra birçok sivil toplum örgütü, özel ve kamu kurum ve kuruluşları afetlere hazırlık eğitimleri almaya ve vermeye başladı. Ancak tüm bu çabalara rağmen bugün toplumun çok büyük bölümü afet bilincinden yoksun; afetlerin öncesinde, anında ve sonrasında ne yapacağını hala tam olarak bilemiyor. Halbuki bu eğitimler daha çok beceriye yönelik olmalı, ezberden daha ziyade kalıcı davranışa dönüşmelidir. Diğer bir deyişle, “Afetlere Dirençli Toplum Oluşturma”ya yönelik doğru eğitim ve öğretim programları ile birlikte bilgilendirme ve bilinçlendirme kampanyalarının yaygın ve doğru bir şekilde geliştirilip bir an önce uygulanması gerekmektedir.
AFETTEN AFETE ORTAYA ÇIKIP, SONRA SÖNÜMLENEN TOPLUMSAL AFET FARKINDALIĞI VE DUYARLILIĞI:
Sadece afet olduğu zaman, birkaç gün süren toplumsal duyarlılığın, afetlerin akut dönemi geçtikten sonra aynı hızla sönümlendiği acı bir gerçektir. Yani afetten afete ortaya çıkan ve aynı hızla kaybolan toplumsal duyarlılık ve farkındalığın kalıcı hale getirilmesine yönelik planlar yapılmalı ve projeler geliştirilmelidir. Afet yönetimi ve risk azaltma çalışmalarında olduğu gibi, toplum afet bilinci ve farkındalığı konusunda da yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir. Konu ile ilgili akademik çevreler, meslek odaları ve STK’lar ile ortak çalışmalar önemlidir.
AFET OLDUKTAN SONRA KAMERALARA POZ VEREREK YARDIM KOLİSİ DAĞITMAYI, AFET YÖNETİMİ SANAN YEREL YÖNETİMLER İLE KENTİMİZ AFETLERE KARŞI DİRENÇ KAZANAMAZ!
Ancak ne yazık ki ülkemizde ve hatta kentimizde yerel yönetimlerin pek çoğu bu konuda neredeyse hiçbir şey yapmıyorlar. Deprem-afet olduktan sonra kameralara poz vererek yardım kolisi dağıtmayı, afet yönetimi sanan, bazı STK’lar ile hiç uygulanmayacak (uygulansa bile toplumsal bir fayda sağlamayacak) protokoller yapmak bu konuda samimi adımlar atmak değildir. “Dostlar bizi alışverişte görsün” misali sadece medyatik reklamdan başka bir şey olmayan afet yönetimi ve eğitimlerinde, büyük bir zihniyet değişimine ihtiyaç var. “MIŞ” gibi yapmak yerine, gerçekten o ili ve ilçeyi afetlere dirençli hale getirecek tüm çalışmalara (planlamalar, eğitimler, uygulamalar) daha fazla gecikmeden, bir sonraki yıkımı beklemeden başlanmalıdır. İzmir’de Belediyeler 5393Sayılı Belediye Kanunda kendilerine verilen görevleri bile yerine getirmiyorlar. 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun - Acil Durum Plânlaması başlıklı 53.maddesi:
Madde 53- “Belediye; yangın, sanayi kazaları, deprem ve diğer doğal afetlerden korunmak veya bunların zararlarını azaltmak amacıyla beldenin özelliklerini de dikkate alarak gerekli afet ve acil durum plânlarını yapar, ekip ve donanımı hazırlar. Acil durum plânlarının hazırlanmasında varsa il ölçeğindeki diğer acil durum plânlarıyla da koordinasyon sağlanır ve ilgili bakanlık, kamu kuruluşları, meslek teşekkülleriyle üniversitelerin ve diğer mahallî idarelerin görüşleri alınır. Plânlar doğrultusunda halkın eğitimi için gerekli önlemler alınarak ikinci fıkrada sayılan idareler, kurumlar ve örgütlerle ortak programlar yapılabilir. Belediye, belediye sınırları dışında yangın ve doğal afetler meydana gelmesi durumunda, bu bölgelere gerekli yardım ve destek sağlayabilir” hükmünü, İzmir’de hangi belediye uyguluyor? Bunun bilinen bir tane örneği var mı?
Ayrıca afet anında yıkılan veya hasar gören binaların yıkılması ile ortaya çıkan, adeta ikincil bir afet niteliği taşıyan kanserojen ASBEST maruziyetine-tehlikesine karşı da yerel yönetimlerce, çevre ve halk sağlığı açısından gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.
5-KENTİMİZDE 30 EKİM 2020 DEPREMİNDEN SONRA AFETZEDELERİN YAŞADIĞI PEK ÇOK SORUNUN ÇÖZÜMÜ (HAK SAHİPLİĞİ, DASK, REZERV VE PROJE ALANI KONUTLARINDAKİ BELİRSİZLİKLER) AFET MEVZUATININ GÜNCELLENMESİ İLE MÜMKÜNDÜR.
30 Ekim Depreminde 117 insanımızı kaybettik. Binin üzerinde ise yaralanma oldu. Hepsi için çok üzüldük.
Hani halk arasında bir söz var ya; "cana gelecek, mala gelsin" diye. Ama öyle olmuyor işte. Mal da canın yongası. Orada yıkılan evler, insanların yuvası, belki de sahip oldukları tek birikimleriydi. Aynı şekilde taşıt araçları da öyle. 30 Ekim Depreminde yıkılan binanın altında kalarak pert olan bu aracın sahibi, çaresizce mağduriyetine çare arıyor. Bugün yeni bir araç almaya kalksanız, neredeyse DASK'ın yıkılan konutlar için ödediği tazminattan daha fazla ödemeniz gerekiyor.
1959 yılında çıkarılan 60 yıllık 7269 sayılı AFET KANUNU, günümüzde tanımlanan birçok afet türünü bile kapsamadığı gibi, taşıt araçları için de herhangi bir zarar tazmini de içermiyor. Yıkılan binalar ve zarar gören taşıt, eşya ve malların piyasa değerinden kıymetlendirilmesi gerekiyor ki, gerçek mağduriyetler giderilsin.
Somut önerimiz;
1959 yılında çıkarılan ve artık günümüzde uygulanabilirliği iyice azalan 60 yıllık 7269 sayılı Afet Kanunu'nu ile 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu birlikte ele alınarak (hatta birleştirilerek), kamu yararı ilkesi ve Afet Risk Yönetimi gerçeği göz önünde tutularak, günümüzün sosyo-ekonomik, hukuki ve teknolojik ihtiyaçlarına göre ve özellikle kamu yararı ilkesiyle yeniden güncellenmelidir.
İZ-AFED (İZMİR AFET BİLİNCİ, ÇEVRE VE İKLİM FARKINDALIĞI DERNEĞİ OLARAK;
Derneğimizi kurarken, artık alışılagelmiş ezberin dışında, yeni şeyler söylemek ve farklı çalışmalar yapmak gerektiği düşüncesiyle hareket ederek, hep bilimselliği, evrenselliği, akılcılığı ve gelişimi hedefledik.
Afet yönetim ve planlama sorununun, afetlerden sonra "yara sarmaktan" ibaret olmaması gerektiği, afetler öncesinde risk ve zarar azaltma çalışmalarının, bu konuda esas belirleyici unsur olduğu gerçeğini, farklı mecralarda dile getirdik. Çevre kirliliği ve iklim krizi ile gelecekte daha çok yaşanacağı tahmin edilen meteorolojik afetlere karşı da, toplumsal anlamda bilinçli ve farkında olmak zorundayız.
Geçmişin deneyimlerinden öğrenerek ve gelecek öngörüsü ile derneğimizin adını, logosunu, tüzüğünü ve çalışma planlamasını güncelliyor; kendimizi, ekibimizi, vizyon ve misyonumuzu geleceğe hazırlıyoruz. Derneğimiz yeni vizyon ve misyonuna uygun olarak; afet bilinci, çevre ve iklim farkındalığı, il ve ilçe ölçeğinde afet yönetim-koordinasyon ve planlaması, afet risk ve kriz yönetimleri, afet mevzuatı ve etiği, afetlere karşı engelsiz yaşam, afetlerin sosyo-ekonomik arka planı vb. gibi konularda oluşturduğumuz çalışma grupları (komisyonlar) özgün çalışmalar ve projeler üretirken, diğer yanda İZ-AFED Arama Kurtarma Ekibimiz de afetlerde hayat kurtarmak için hazır olacak.
‘Afetlere dirençli bir İzmir için, biz de varız ve hazırız’ diyor, afetsiz günler diliyoruz.”