Gezi Parkı Eylemleri'nin birinci yıldönümünde İzmir'de 31 Mayıs 2014 günü Alsancak'ta düzenlenen anma yürüyüşüne polis müdahale etmiş, 64 kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlar hakkında "Mala zarar verme", “Görevi Yaptırmamak İçin Direnme” ve “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanuna Muhalefet" suçlamalarıyla dava açıldı. İzmir 14'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada aradan geçen 9 yılın ardından savcı esas hakkındaki mütaalasını verdi.
Duvar'dan Cihan Başakçıoğlu'nun aktardığına göre, sanıkların İzmir'de faaliyet gösteren "sendikalar", "yasadışı sol örgütler" ve "halk forumları" organizesinde hareket ettiğini belirten savcı, sanıkların büyük bir kısmının “Görevi Yaptırmamak İçin Direnme” ve “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanuna Muhalefet" suçlarından cezalandırılmalarını istedi.
Dosyanın hazırlanma aşamasındaki bazı isimler ise dikkat çekti. İzmir İl Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan 54 sayfalık fezlekede imzası bulunan ve olay günü kitleye müdahale eden Güvenlik Şube Müdürü Yusuf Uysal, Güvenlik Şube Müdür Yardımcısı Ömer Gökdeniz, Çevik Kuvvet Şube Müdür Yardımcısı İbrahim Özdemir, "FETÖ/PDY üyesi" oldukları iddiasıyla tutuklandı. Güvenlik Şube Müdürü Yusuf Uysal hakkında "Örgüt üyesi olmak" suçlamasıyla 7 yıl 1 ay hapis cezası verildi. Polis fezlekesi ile bilirkişi raporundaki benzerlikler de dikkat çekti.
POLİSE SORUŞTURMA YOK
Davaya ilişkin bir diğer detay ise gözaltına alınanlardan bir kısmının götürüldüğü Kantar Karakolu'nda işkenceye maruz kalması oldu. Ortaya çıkan görüntülerde gözaltına alınanların ters kelepçeli ve yüz üstü olarak yere yatırıldığı, darp edildiği ve kafalarına basıldığı görüldü. Gözaltı ve darp işlemi bittiğinde ise polislerden birinin kova ve paspas ile yerlerdeki kanları temizlemesi dikkat çekti. İşkence görüntülerinin ardından ÇHD üyesi avukatlar suç duyurusunda bulundu ancak yalnızca bir polis hakkında soruşturma başlatıldı.
Davanın sanıklarından biri de avukat Yemen Cankan. Olay günü ÇHD üyesi stajyer avukat olarak anmayı takip etmesine rağmen darp edilerek gözaltına alınan Cankan, o gün yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
"Dernek önlüğü ile katılmıştım. Eylem sona erdi önlüklerimizi çıkarıp çantamıza koyduk. Kitlenin bir kısmına ikinci Kordon'da müdahale edildi. Çevik arkalı önlü iki taraftan gelip insanları darp etti. Birçok insan denize düştü. İnsanlara yapmadıklarını bırakmadılar. Biz de orada gözlem yapıyorduk. Daha sonrasında gözaltına alındım. Sabaha kadar gözaltı aracında tutuldum. Sonrasında Bozyaka'daki şubeye götürdüler."
"GÖRÜNTÜLER BİRBİRİNİ TUTMUYOR"
Dosyadaki garipliklere dikkat çeken Cankan, "6-7 klasörlük bir dosya söz konusu. Yargılamada bazı gariplikler var. İlk duruşmada dosya kalabalık olduğu için SEGBİS ile ifadeler alınmıştı. SEGBİS çözümü yapılmış ancak dosyada evrak olarak yok. Yani sanıkların savunmalarına ulaşılamıyor. Son duruşmada avukat arkadaşlarımız bu ifadeleri talep ettiler. Dosyada savunmalar yok ancak savcı ceza istiyor. Savcının neye göre ceza istediğini bilmiyoruz" dedi. Polis fezlekesinin neredeyse aynısı olan bilirkişi raporunda ise görüntülerin birbirini tutmadığını belirten Cankan, şunları kaydetti: "Dosyada bilirkişi raporu var. Polis fezlekesinden görüntü izleme tutanağından alınmış bir rapor diyebiliriz. Yani polis ne demişse bilirkişi de alıp bunu rapor haline getirmiş. Raporda örneğin Yemen Cankan olarak teşhis ettiği bir kişi var ve ben değilim. Fotoğraflar belirgin şekilde ben olmadığımı gösteriyor. Sokaktan geçen kime gösterseniz iki kişi arasında benzerlik kuramaz. Sadece fotoğraftaki şahsın sakalı var diye benim SEGBİS'deki görüntümü almışlar ve herhangi bir kriter belirtmeksizin 'budur' demişler. Bu yüzden de ceza istiyorlar. Dosyadaki görüntülerde de çelişkiler söz konusu. 2013 ve 2014 yılına ait görüntüler birbirine karışmış. Görüntülerde tespiti yapılan TOMA'lar da tutmuyor. Tutanaklarda TOMA-4 olarak geçen bir tespit var ancak görüntülerde TOMA-1 yer alıyor. Başka görüntüleri başka bir olaya ilişkin olarak rapora koymuşlar."