Çalıştay’da konuşan Av. Deman Güler çok yakında İzmir’e Uluslararası İnsan Hakları Köyü kurmayı planladıklarını ve bu köyün dünyada başka bir örneğinin de olmadığını söyledi
“Uluslararası İnsan Hakları Rejiminin Krizi” başlığıyla bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Uluslararası Ege İnsan Hakları Okulu Sonbahar Çalıştayı Şirince’de bulunan Matematik Köyü’nde gerçekleştirildi. 2-4 Kasım 2018 tarihleri arasında düzenlenen çalıştaya, Abdulatif Kedir Idris, Ümit Kıvanç, Benan Molu, Bill Bowring, Cansu Akbaş Demirel, Carla Ferstman, Carlos Orjuela, Cem Terzi, F. Özgür Erol, Jun Sasamoto, Kasım Akbaş, Louis Lemkow, Micol Savia, Nilgün Toker, Radha D’Souza, Serdar Tekin ve Tanıl Bora konuşmacı olarak katılırken, Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), Uluslararası Demokrat Hukukçular Örgütü (IADL), İnsan Hakları ve
Demokrasi İçin Avrupalı Hukukçular Örgütü (ELDH) ve İzmir Dayanışma Akademisi (İDA) de destek verdi.
Etiyopya, Kanada, Japonya, Yunanistan, İspanya, İngiltere, ABD, Fransa, Azerbaycan, İtalya, İsviçre, Almanya başta olmak üzere 20'yi aşkın ülkeden konuşmacı ve katılımcının katıldığı çalıştay kapsamında; Bugünün Aynasında İnsan Haklarına Bakış, İnsan Haklarının Kıyısında Savaş ve Mülteciler, İnsancıl Hukuk Mekanizmalarının Caydırıcı Etkisi, İnsan Hakları Rejiminin Demokrasi İle İmtihanı, Uluslararası İnsan Hakları Hukuku Demokrasi İçin Vazgeçilmez midir?, Popülizm: Yerleşik Düzene İtiraz mı? İnsan Haklarının Sonu mu?, Demokratik Toplumsal Hareketler İnsan Hakları Rejiminden Ne Bekliyor? ve son olarak Uluslararası İnsan Hakları Rejiminin Geleceği: Alternatifler mi? Yeniden İnşa mı? konu başlıkları altında oturumlar gerçekleşti.
“Hukukun esas araması gereken adalettir”
Prof. Dr. Nilgün Toker insan hak ve özgürlüklerinin uluslararası sözleşmelerle tanınmasının felsefi süreçlerini değerlendirdiği konuşmasında, insan haklarının gündeme geldiğinde birçok insanda yalnızca mevcut yasaların uygulanmasını istemek yönünde bir eğilim olduğunu belirterek "Hukukun esas araması gereken adalettir, insan hakları da esasında bir adalet talebidir, her ne kadar yazılı yasalar kimi zaman hak mücadelesinin ileri taşınmasına ön ayak olsa da mahkemelerin esas görevinin adalet dağıtmak olduğunu onlara unutturmamak gerekir" dedi.
"Popülist demokrasi dili"
Çalıştayda bir diğer ilgi çekici sunumu ise yazar Tanıl Bora yaptı. Bora, popülizmin dünyadaki örneklerine yer verdiği konuşmasında avamın dilini konuşan popülist liderlerin "harbi" bir lisan konuştukları düşünülerek halk tarafından kolaylıkla kabul edildiklerini, bu tür liderlerin insan haklarını bir tür elit dili gibi damgalayarak insan haklarına uymaktan imtina ettiklerini söyleyerek, "Örneğin Filipinler başkanı Duerte hayatı boyunca insan hakları kavramını diline almamış bir lider olarak ilk defa Katar'da çalışan Filipinler vatandaşı bir kadının öldürülmesi sonrası bu kavramı kullandığında büyük yankı uyandırmıştı. Bu tür liderlere karşı insan hakları savunucularının da bir tür "popülist demokrasi diline" ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu dili de en iyi kullananlardan biri Selahattin Demirtaş’tı ancak ne yazık ki onun da durumu ortada” diye konuştu.
“İzmir’e İnsan Hakları Köyü kuracağız”
Çalıştayda Ege İnsan Hakları Okulu kurucularından biri olan ve organizasyon komitesinde yer alan Av. Deman Güler, çok yakında İzmir’de İnsan Hakları Köyü kuracaklarını da ifade etti. Güler yaptığı açıklamada Ege İnsan Hakları Okulu’nun gerçekleştirdiği bu ikinci uluslararası çalıştayın İzmir’de bu alanda büyük bir potansiyeli ortaya çıkardığını söyleyerek, “İkincisini gerçekleştirdiğimiz çalıştayla gönüllü sayımızın oldukça artığını gördük. Genç arkadaşlarımızın gösterdiği ilgi umutlarımızı da yükseltti. Ege İnsan Hakları Okulu olarak İzmir’de tüm yıl boyunca faaliyet gösterecek bir insan hakları köyü kurmak istiyoruz. Uluslararası kapsamda faaliyet yürütecek bu köyün dünyada da şu an için bir örneği bulunmuyor. Yani İzmir bu konuna dünya çapında bir ilki de gerçekleştirmiş olacak. Bu konuyla ilgili yerel yönetimlerle de görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Çok kısa bir süre içerisinde yer konusunda da bir fikir birliğine kavuşacağımızı inanıyorum. Peki, bu köyde neler olacak, ne gibi faaliyetler sürdürülecek? Bir kere içinde bölgenin en büyük insan hakları kütüphanesi, bir insan hakları müzesi, amfiler, kapalı derslikler, yatakhaneler, misafirhaneler olacak. Yıl boyu BM, Avrupa Konseyi, AGİT, AB gibi örgütler ile ortak toplantılar yapılacak. Sivil toplum örgütleri sürekli burayı kullanacak. Akademisyenler kısa sürelerle gelip hem tatil yapacaklar hem de akademik çalışmalarında olanaklardan yararlanacaklar. Bu sayede İzmir hem insan haklarının başkenti olacak hem de ülkenin çağdaş dünya ile insan hakları açısından açılan mesafesi kapanacak” diye konuştu.
Çalıştay birçok etkinliğe de sahne oldu. Tahir Elçi Belgeseli, Askıdaki Yaşamlar Fotoğraf Sergisi ilgi ile izlenirken, Amed Şehir Tiyatrosu’nun “Qırıx” adlı oyunu ve Anadolu Quartet Müzik Grubu’nun konseri ayakta alkışlandı.