Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde
Yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir
Harman yerinde dokuz zilli
Köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim, hayat arkadaşımdır.
Bugün yazıma Nazım’ ın bu güzel şiiriyle başlamak istedim. Her yıl Kadınlar Günü’nde nedense aklıma bu şiir gelir. Kadının bir kalıba koyulmaması gerektiğini kısacık anlatıverir Nazım.
Bugün kadın için çok şey yazılır çizilir. Kadının ne kadar önemli bir varlık olduğu anlatılır. O olmasa dünyanın ne kadar sıkıcı bir yer olacağı anlatılır. Annelik vasfı yüceltilir. Dünyanın kadınlar etrafında döndüğü anlatılır durur. Ancak yarın tekrar kadın, sıradan varlığına devam eder. Saltanatı bir gündür.
Kadın, anaerkil düzenden ataerkil düzene geçişte alanlarını kaybetmiştir. Aslında bu tabir de çok doğru değildir. Hayat kadın ve erkeğin alanları olarak betimlenmemelidir. Hayat müşterek bir alandır Bir ucundan kadının bir ucundan erkeğin tuttuğu. Böyle olsun isteriz de kadına biçilen rol, kadınlığı üzerindendir genellikle. Cezası da ödülü de kadınlığı üzerinden verilir.
Daha küçük yaştan itibaren yerinin ne olması gerektiği belirtilir. Kolunda bir altın bileziğin olsun, cümlesi kadına kurulur. Erkek için bu cümleyi duyamazsınız. İtaatkar olması gerektiği fısıldanır kulağına. Aldattığında yer gök inler ama erkek aldattığında erkekliğine verilir çoğu yerde. Kasın aklı vardır ayrı erkek aklı da vardır ama insan aklı yoktur. Betimlemelerimiz hep iki ayrı tür üzerinedir. Bir erkek,’’ kadınım ‘’diyorsa sahiplendiğini anlatır ama bir kadın, ‘’erkeğim’’ diyorsa amiyane bir kullanımdır, yakıştırılmaz bu tabir. Kadını hep bakımlı ve güzel olması beklenir çünkü onlar bu dünyanın çiçekleridir ama erkek, zaten erkektir. Bakımlı olması makbuldür ancak olmasa da tuhaf değildir. Bir kadına ‘’erkek gibi ‘’ dediğinizde iltifattır çoğu zaman ama erkeğe ‘’kadın gibi’’ dediğinizde iş değişir, hakarettir çoğu yerde. Kadına ait davranışlar, erkekte hoş görülmez. Erkeğe atfedilmiş işlerde kadın gördüğümüzde, mesele tır şoförlüğü, bir dururuz. Bunu nasıl yaptığını aklımız kesmez. Ama erkeğin evde ev işi yapması eşine yardım eden erkek imajını güçlendirir. Kadın hata yapar erkek ise deneyim kazanır çoğu şeyde. Kadına biçilen rol, öyle kalıplara sahiptir ki bunun dışında bir davranış hoş karşılanmaz toplumda. Açık giyinirse teşhircidir, çok bağırırsa şirrettir, ev işi yapmazsa pasaklıdır, dışarda çok gezerse başına geleceklerden sorumludur.
Hayat bu ya işte kadına birçok şey denmiştir de insan olduğu hatırlatılmamıştır çoğu zaman. kadın ya da erkek ne fark eder önce insanız. İnsan olarak değerliyiz; insan olarak var olduk, insan olarak yaşarken bu hayatta varız. Çünkü insan olarak var olmayı becerebilirsek kadın ve erkek olmanın da kıymetini bilebiliriz diye düşünüyorum. O zaman kadının kıymetliliğinin önce insanlığından kaynaklandığını anlayabiliriz. Büyük usta Nazım Hikmet’in dediği gibi kadın sınırlara sığmaz, kadın her şeydir, kadın öncelikle insan olduğu için değerlidir. Her gün kadının günüdür, her gün insanın günüdür.