"Kadın derin, adam yüzme bilmiyor" -Francine Faure
Sosyal medyada çokca paylaşılan betimlemelerden bir tanesi bu. Kimine göre anlamsız, kimine göre kadını yücelten erkeği aşağılayan, kimine göre basit, kimine göre çokca derin, kimine göre kadın erkek değil de, insanı ve insanlar arasındaki ilişkiyi izah eden bir cümle.
Evet, tüm ata sözleri gerçeği yansıtmadığı ve her şekilde haklı bulunmadığı gibi düşünürlerin tüm fikirleri de mutlak gerçeğe dayanmıyor her zaman. Ama bu cümle çok anlamlı. Kadın erkek konusuna gelirsek, burada mesele ilişkinin derinliği, yani aksi de geçerli; "Adam derin, kadın yüzme bilmiyor" gibi.
Günümüzde modern çağda ilişkilerin yön değiştirdiği, basit ve sıradan yaşandığı hepimize aşikar. Bunun birçok sebepleri mevcut. En yüzeysel sebep insanın insana ulaşabilirliliğinin basit kalması, rahat olmasıdır. Tüm insanlar dünyanın dört bir yanında bir tıklama ile birbirine erişiyor, mesaj gönderiyor, hatta mesafeler farketmeksizin görüntülü görüşebiliyor. Eskiden, yani çok da uzak olmayan 90'lı yıllarda birine erişmek bu kadar kolay değildi. Telefonlar, mesajlar, aramalar, konuşmalar böylesi basit değildi. Biri ile tanışmak için yolda görmen, aynı okulda okuman, aynı mahalleyı paylaşman, aynı öğretmenden özel ders alman gerekiyordu. En rahat olanı ise şimdi kullanımdan kaldırdığımız ev telefonlarından rastgele numara çevirmekti. Şimdi bütün bunlar yerini teknolojiye devretti ve çok sıradanlaştı.
Bunca rahatlıkla tanıştığımız insanlar bazen uyumsuz ilişkilerin başlangıcı ve hatta devamı oluyor. Biri ile tanışıyorsun, başlarda herşey çok güzel geliyor; o heyecanlar, aramalar, sohbetler, görüşmeler. Sonra bir bakıyorsun ki birşeyler eksik gibi. Kendini sorgulamaya başlıyorsun, birşey bulamayınca karşı tarafı sorguluyorsun. Galiba birşeyler bulundu. Bir insanla gezmek, eğlenmek, çay/kahve içmek konuşmak kadar derin birşey değil. Geçici heyecandır bunlar. Mesele ne zaman derinleşiyor biliyor musunuz? İşte saatlerce aynı ortamda konuşmaya konu bulamayınca ya da ortaya konulan mevzuya "fransız kalınca".
Bir taraf derin derin mevzular içinde yüzerken, karşı taraf basit yaşamından çıkmadığı ve kendini geliştirmediği için dalgalarla çarpışıyor, yüzmeyi bilmediği için sudan çıkmaya mecbur kalıyor ve denge bozuluyor. Mesele herşeyi bilmek, her konuya hakim olmak da değil. Mesele, iki kafanın denge oranı. Tamamen bununla ilgili. Derinlik, derinlik ister, yüzeysel yaşam seçen insanlar bu derinlikte boğulur ve hemen "kendini kurtarmaya" geçer.
Özellikle erkek ve kadın ilişkilerinde kafa yapısı, yaşam şekli ve denge oranı ilişkinin mevcudiyetini var eden nesnelerdir. Fiziksel bağımlılıklardan uzaklaşmış, daha ruhsal boyutlarda deneyimler kazanmaya başlamış olabilirsiniz. Yaşama, sevgiye, aşka, ilişkiye bakış açınız değişmiş olabilir. Yavaş yavaş derinleşiyorsunuz, genişliyor, büyüyorsunuzdur. Ve hayatınızda da bu derinlikte birinin size eşlik etmesi gerekiyor. Aksi, uzun sürmeyen, gereksiz ve yorucu bir ilişkiden başka bir şeye dönüşmeyecektir.
Kimseye can yeleği vermeye kalkmayın, çünkü üstünüzde fazladan can yeleği taşımazsınız. Can yeleğinin kendisi olmak için de beyniniz ve zihniniz o evreyi geçtiği için sizi uyaracaktır. Derin sularda yüzmek isteyen yüzme öğrenmelidir, öğrenmiyorsa, o sularda boğulmayı göze almışlardır. Onları sevgi ile uğurlayın...