İngilizce kelimelerle yazdığım için kimse alınmasın, milliyetçilik damarım herkesten bir tık fazladır, bunu bilen bilir.
Sadece Z kuşağına mesajı oturtabilmek için OUT ve İN kelimelerini kullandım.
Başında ne yazdığının önemi olmayan her hangi bir kafeye oturursanız, iki kahve, iki su, iki de çay içerseniz, kaç saatte içtiğiniz bir önemi olmamamla birlikte gelen hesap 100 TL’den aşağı değil.
Kahve 25 TL, su 10 TL, Çay 15 TL en düşük tarife!
Bir çay ocağına gidip, iki kahve, iki su, iki de çay içerseniz hesap 50 TL.
Kahve 8 TL, su 5 TL, çay 5 TL.
Kafenin koltuklarını satın almadığınız için, cay ocağının tabureleri emenim canınızı acıtmaz.
Sonuçta para verip istediğiniz şey kahve, çay ve su.
Sonuçta kahve içip, çay içip, su içip yaptığınız şey muhabbet.
Gençlerin ve özellikle ergen gençlerin ve özellikle de erkek ergen gençlerin en büyük sıkıntısı bu.
Arkadaş ortamından uzak kalmak istemeyenle, kız arkadaşıyla vakit geçirmek isteyen gençleri, kahve, su ve çay fiyatları yıkıyor.
Eskiden hangisi olsa fark etmez diyerek oturulan kafeteryalarda oturanlara neredeyse zengin çocuğu gözüyle bakılır oldu.
Kafeteryalar açısından bakarsanız onlar da haklı. Bir kaşık kahveyi, bir şişe suyu, bir bardak çayı o fiyata vermeseler, nereden çıkacak kira, elektrik, su, temizlik, işçi giderleri.
Mekân büyük, gider büyük, temel gelir kahve, su ve çaydan.
Serbest piyasa ekonomisinde dengeler elbet bir şekilde kurulacak.
Gençler bir süre çay ocaklarını, termosta kahveleri, kır bahçeleri, deniz kıyılarını, parkları tercih edecekler, kafeterya sahipleri de bir süre az müşteri, zar zor gider dengesini kabul edecekler.
Sonunda kazanan gençler olacak.
Ne demiş duvardaki yazı da esnaf kardeşimiz, ‘Müşteri velinimetimiz’
Nimetini seven, kaybetmek istemeyen de kazanacak.
Aklın yolu bir ama paranın değeri de bir!