Daily Sabah gazetesinde yayımlanan yazısında Zeytin Dalı Harekatı’na ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Suriye’deki YPG tehdidini göremeyenler, tarihi bir hata yapıyor. PKK, tıpkı El Kaide, DEAŞ ve Boko Haram gibi bir terör örgütüdür ve bu örgütün Suriye uzantıları olan PYD ve YPG’nin bunlardan hiçbir farkı yoktur. Suriye ve Irak’ta YPG ile mücadele edilmesi, DEAŞ ile mücadeleden uzaklaşmak anlamına gelmez. Tam aksine, bölgede terörün tüm türlerini ortadan kaldırma hedefine matuftur” ifadelerini kullandı.
Sözcü Kalın’ın yazısının tamamı şöyle:
“Türkiye, Suriye’nin Afrin bölgesinden PKK bağlantılı YPG terör örgütünü temizlemek amacıyla 20 Ocak’ta Zeytin Dalı Harekâtını başlattı. Bazı batılı müttefiklerimiz bu operasyonu DEAŞ ile mücadeleyi zayıflattığını düşünse de bu harekât, Suriye kaynaklı tüm terör tehditlerini ortadan kaldırma hedefinin bir parçası ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumaya yönelik bir adımdır. Zeytin Dalı Harekâtı, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesinde ifade edilen kendini savunma hakkı çerçevesinde atılmış tamamen meşru bir adımdır. Geçtiğimiz yıllarda Hatay ve Kilis gibi şehirlerimiz, Afrin’den kaynaklanan 700’den fazla saldırının hedefi olmuştur. Ayrıca PKK, bu bölgeyi eleman devşirmek ve militanlarını eğitmek için kullanmaktadır. PYD ve YPG, Afrin ve çevresini DEAŞ ile mücadele adı altında kontrolü altına alarak buralarda bir oldu-bitti oluşturdu. Ancak aslında DEAŞ tehdidini, Suriye topraklarındaki gayrımeşru ve zora dayalı kontrolünü genişletmek ve zamanla bağımsız bir devlet yapısına dönüşecek bir özerk bölge kurmak için kullandılar. Türkiye, bunun böyle devam etmesine izin veremez. Bugün hiçbir ülke Zeytin Dalı Harekâtı’nın meşruiyetini tartışmamaktadır. Bazıları operasyonun büyüklüğü ve süresiyle ilgili endişelerini ifade ederek, Türkiye’den sivil kayıpları engellemesini istedi. Açıkçası bu tür endişeler hiçbir zemine dayanmıyor. Türkiye, Cerablus-El Bab hattındaki tüm DEAŞ teröristlerini temizledi ve bu süreçte sivil kayıpları engelleyerek o toprakları meşru sahipleri olan Suriye halkına iade etti. Türkiye’nin Suriye işgal etmek gibi bir hedefi bulunmuyor. Bunu düşündürecek bir adımı da hiçbir zaman atmadık. Suriye’deki YPG tehdidini göremeyenler, tarihi bir hata yapıyor. PKK, tıpkı El Kaide, DEAŞ ve Boko Haram gibi bir terör örgütüdür ve bu örgütün Suriye uzantıları olan PYD ve YPG’nin bunlardan hiçbir farkı yoktur. Suriye ve Irak’ta YPG ile mücadele edilmesi, DEAŞ ile mücadeleden uzaklaşmak anlamına gelmez. Tam aksine, bölgede terörün tüm türlerini ortadan kaldırma hedefine matuftur. Türkiye, Irak’taki PKK ve Suriye’deki YPG tehditleriyle ilgili her zaman açık ve net oldu. Bu endişelerimizi hem BM Güvenlik Konseyinin daimi üyeleriyle hem de komşularımızla paylaştık. Müttefiklerimizin bu meselenin aciliyetini takdir edememesi, Türkiye’nin vatandaşlarını ve sınırlarını korumak için adım atmasını engellemez. Ancak bu konu sadece Türkiye’yle ilgili değil. Irak ve Suriye’deki terör şebekelerini ortadan kaldırmak, bu ülkelerin halklarını, toprak bütünlüklerini ve siyasi birliklerini korumak açısından gereklidir. PKK propagandasının aksine, Zeytin Dalı Harekâtı Suriye’deki Kürtleri değil, bir terör örgütünü hedef alıyor. PKK, Kürtleri temsil etmiyor ve onlar adına konuşma yetkisine sahip değil. Milyonlarca Kürt, PKK’nın modası geçmiş Marksist-Leninist ideolojisini ve terör saldırılarını reddediyor. Üstelik PYD ve YPG, uzun süredir DEAŞ ile mücadele kisvesi altında aralarında Kürtlerin, Arapların ve Türkmenlerin de bulunduğu Suriyelileri baskı altında tutuyordu. Bu örgütlerin hedefi DEAŞ ile mücadele etmek değil, zor ve baskı ile bir devlet yapısı kurmaktır. Dünyanın bu basit gerçeği idrak etmesi gerekiyor. ABD yönetimi bize DEAŞ tehdidinin ortadan kalkmasıyla birlikte PYD ve YPG’yi artık desteklemeyeceklerini söyledi. Bu ifadeler 24 Kasın ve 24 Ocak’ta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmelerinde kullanıldı. Ancak ABD, YPG’ye askeri destek vermeyi sürdürüyor ve bu durum, ABD politikasının nihai hedefleri hakkında soru işaretleri oluşturuyor. Suriye’deki teröristlere verilen destek yalnızca bir NATO müttefikine tehdit oluşturmuyor, aynı zamanda Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve etnik-toplumsal ahengini tehlikeye atıyor. Ankara, DEAŞ’ı bir terör örgütü olarak tanıyor ve bu örgüte karşı hem uluslararası koalisyonun parçası olarak hem de bireysel kaynaklarıyla mücadele ediyor. Bu çerçevede müttefiklerimizin, PKK ve uzantılarını aynı şekilde muamele etmesini bekliyoruz. NATO müttefiki olan Türkiye ve ABD’nin arasındaki gerilimin sona ermesi, bu anlayışın kabulü ile mümkündür. Türkiye nasıl müttefiklerini teröre karşı destekliyorsa, müttefiklerimizin de bizi DEAŞ, PKK ve FETÖ gibi terör örgütleriyle olan mücadelemizde desteklemesi gerekir. Zira gerçek müttefiklik ve dostluğun gereği budur.”