Vücudumuz o her saniyede 2.4 milyon adet kırmızı kan hücresi üretiyor. Gazete Habertürk'ten Neva Çiftçioğlu Banes'in haberine göre vücudumuzda uç uca getirildiğinde uzunluğu yaklaşık 160 bin kilometreye ulaşan damarlarımızın içerisindeki “kırmızı yaşam nehrimizden”, yani “kan”dan bahsedeceğim bu hafta.
Geçen salı günü Google’da, kan gruplarını ve bağışıklık sistemimizle ilgili birçok “ilkleri” bulan Nobel Tıp ve Fizyoloji Ödüllü Avusturyalı hekim Dr. Karl Landsteiner’in 148. doğum gününü unutmadıklarını görünce şaşırdım.
Kendi karikatürü ve kan gruplarını gösteren tüplerle hazırlanmış Google Doodle gerçekten zevkle hazırlanmıştı. Böylesi hayat kurtaran bilimsel buluşların sahiplerinin hatırlanması hepimiz için bir vefa borcu aslında.
“Alyuvarlar, akyuvarlar, kan grupları” diye biyoloji dersi vermek yerine genelde pek bilinmeyen ilginç “kan gerçeklerinden seçmeler”i ve geçen hafta halkla tanıştırılan “kanla ilgili” haberleri yazarak benim de bu hatırlatmada tuzum olsun istedim.
İşte gazetemizin yarım sayfasına sığdırabildiğim, sizler için seçtiğim “kanla ilgili gerçekler”:
1. Şimdi kolunuzdaki saatte saniyelere bir göz atın. Vücudunuz o her saniyede 2.4 milyon adet kırmızı kan hücresi üretiyor. Eğer stresli iseniz bu sayı 20-25 milyona kadar çıkabiliyor.
2. Kişiden kişiye değişmekle birlikte genelde yetişkin bir kişinin vücudunda yaklaşık 5 litre kan bulunmakta. Amerika Hematoloji Derneği, kendi vücudunuzdaki kan miktarını ölçmek için pratik bir öneride bulunuyor: Tartılın... O rakamın 1/8’i kadar kan taşıyorsunuz.
Bu miktarın içerisinde ise toplam 0.2 gram altın var. Yani hepimiz damarlarında altın taşıyan zenginleriz aslında... Hele dünyada yaşayan tüm insanların kanlarında taşıdıkları altın miktarını hesaplamaya kalkarsak elde edilecek sonuç çok çarpıcı: 1500 ton altın. “Ne önemi var?” demeyin. İnsandan çok paraya önem verenlerin insanlara değer vermelerine sebep olabilir bu!
3. Hayatımız boyunca kalbimiz yaklaşık 240 milyon litre kan pompalıyor. Bir de stresle (ekstradan) yormamak gerek bu zavallı motoru.
4. Tek bir kırmızı kan hücreniz 30 saniye içerisinde tüm vücudunuzu dolaşmış oluyor.
5. Ofisinizdeki yazıcınıza taktığınız mürekkep, aynı miktar kandan daha pahalı.
6. (Kimin aklına esmiş de hesaplamışsa) 1 milyon 200 bin sivrisinek kanınızı emerse vücudunuzdaki tüm kan tükeniyormuş. Duydunuz mu bilmiyorum, bu kan emen sivrisinekler dişi olanlar, erkekler vejetaryen.
7. Yirminci haftasından itibaren hamilelerdeki kan miktarı, hamile kalmadan önceki kan miktarına göre % 50 daha fazladır. Yeni doğmuş bir bebekte ise toplam 240-245 ml kan bulunuyor.
8. Farz edelim ki bir hastada ciddi kan kaybı var. Hastanın acil kan ihtiyacını karşılamak için imkânlar çok kısıtlı. Ne yapmak gerek?
1999 yılında The American Journal of Emergency isimli bilimsel dergide yayımlanan bir araştırmaya göre, böylesi bir aciliyet sırasında hastaya damardan direkt olarak verilen (elbette steril) hindistancevizi suyu bu hastanın hayatını kurtarabiliyor.
9. Vişne suyu sever misiniz? 5 Mayıs’ta Science Daily Dergisi yüksek tansiyonu olan hastalara, “Vişneyi sevmeseniz de bol bol tüketin” tavsiyesinde bulundu.
Northumbria Üniversitesi hekimleri, yaptıkları araştırma sonucunda tansiyonu yükselen hastalara bir bardak (özellikle “montmorency” ismi verilen ekşi bir tür) vişne suyu verildiğinde (yaklaşık 3 saat sonra) tansiyon düşürücü ilaçların etkisine benzer sonuçlar alındığını görmüşler.
Araştırmanın detaylarını The American Journal of Clinical Nutrition isimli bilimsel dergide bulabilirsiniz.
10. “Kan nakli yapılan hastalara verilen kanla geçen DNA’lara neler oluyor?” diye aklınıza geldi mi hiç? Çok hassas testlerle yapılan araştırmaya göre kan verenlerin (donörlerin) DNA’ları, verilen kan miktarına bağlı olarak yaklaşık 1 ya da 1.5 hafta içerisinde yok oluyor.
11. Madem DNA’lar kısa sürede yok oluyor, o zaman “Kan verilen hastalar, kan verenlerin kişiliğinden bir parça taşırlar” sözü nereden geliyor? Yanıt: Bu inanış aslında dünyanın neredeyse her ülkesinde var.
Bu “dedikoduya” son vermek isteyen Princeton Üniversitesi araştırmacıları, 2013 yılında ilginç bir istatistiki araştırma yaparak hastaları rahatlatmak istemişler.
Araştırmanın sonuçları gerçekten çok ilginç. Tatmin edici bir bilimsel açıklama getirilemeyen istatistiki sonuçlar, kan alan kişilerde kan vericilerin (melankoli, karamsarlık, iyimserlik gibi) bazı özelliklerini bir süreliğine de olsa taşıdıklarını göstermişler.
Peki bu gözlemleri dikkate almamız gerekiyor mu? Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kesinlikle “hayır”! Burada hayat kurtarmak önceliği var. Ayrıca kan bağışı yapan insanların çoğu, başka hayatları önemseyen sağlıklı, enerjik, genelde genç insanlar.
12. James Harrison ismini duyan çok azdır. Tarihe geçen bu kahraman 13 yaşında rahatsızlanıp hastaneye kaldırıldığında hayatta kalabilmesi için 13 litre kana ihtiyaç duyulmuş ve bulmakta büyük zorluklar yaşanmış.
Bu arada kendisinin kanında Rho(D) yani Rhesus hastalığını tedavici edici bir antikor olduğu bulunmuş. Bunun üzerine iyileştikten sonra doktorların müsaade ettiği sıklıkta tam 1000 kez kan bağışlayarak tam 2 milyon bebeğin hayatını kurtarmış. Ne dersiniz?
Bebeğinize böylesi yürekli bir kişinin kanının verilmesini istemez miydiniz? Ya siz? Kan bağışlayarak hayatlar kurtarmayı hiç düşündünüz mü?
13. AB kan grubundaki kişilerde hafıza problemlerine, damar tıkanıklıklarına, dolayısıyla felçlere, hamilelikte ortaya çıkan yüksek tansiyonlara daha çok rastlandığını iddia eden bir araştırma 2004 yılında Neurology Dergisi’nde yayımlanmış.
Bu kan grubunda olanlar yabancı dil öğrenmekte de güçlük çekiyorlarmış. Bu tür bazı genetik hassasiyetleri önceden bilmek aslında yaşam ve çalışma tarzımızı, ayrıca yeme alışkanlıklarımızı disipline sokmak için önemli itici faktörler.
14. A kan grubundaki kişilerde stres hormonu olan kortizol, diğer kan gruplarına oranla daha yüksek miktarda tespit edilmiş. Buna bağlı olarak sindirim sistemi kanserleri ve kalp rahatsızlıkları da bu kan grubunda daha çok rastlanıyor.
Bütün kan grupları içerisinde özellikle A grubu taşıyıcılarının mutlaka spor yapması öneriliyor.
15. Kan grubu B olanlarda en çok rastlanan rahatsızlıklar viral enfeksiyonlar ve pankreas sorunları olmakla beraber bu kan grubu, en az sağlık sorunu olan grup olarak kabul edilmekte.Kilo almaya meyilli olan bu gruba diyetlerinde buğday ve kuruyemişlerden uzak durmaları öneriliyor.
16. O kan grubundaki kişiler sivrisineklerin genelde tercih ettiği “lezzetli” kişiler. Kan grupları içerisinde kansere ve diğer hastalıklara en dirençli gruplar olarak bilinmekteler.
Bebek sahibi olmakta zorluk çekenlerin büyük yüzdesini de bu gruptakiler oluşturuyor. En büyük hassasiyetleri vücutlarında kolay yaralar açılması. Diğer kan gruplarına oranla bu kan grubundaki kişilerin stres düzeylerini sporla bile aşağılara çekmek kolay değil.
Bu yüzden uzmanlar O kan grubundakilere fiziksel aktivitelerini artırırken hobi olarak uğraşacakları bir konuya en azından hafta sonlarında zaman ayırmalarını öneriyorlar.
Evet, daha anlatmak istediklerimin yarı- sını bile tamamlayamadan bana ayrılan köşeyi doldurduk. Kan hakkındaki yazımı John D.Rockefeller’in bir sözüyle noktalamak istiyorum:
“Kan! En sevdiğim renk. Kıpkırmızı! Bu tonu ne bir çiçekte ne de böcekte bulabilirsiniz. Sadece damarlarımızın içerisinde. Hep orada kalsın, hep orada aksın. Eğer bir gün sokaklarda akı- yorsa, değer verilmiyorsa, bilin ki birileri bir yerlerde büyük paralar kazanıyorlar.