Astım tedavisinin uzman hekimler gözetiminde başarılı sonuçlar verdiğini belirten Prof. Dr. Münevver Erdinç, dünyada 32.6 milyon kişinin yaşamları boyunca 1 kez astım tanısı aldığını ve yılda yaklaşık 4 bin kişinin de yaşamını kaybettiğini söyledi.
TEDAVİ KİŞİYE ÖZEL PLANLANMALI
Astım tedavisinin kişiye özel olarak planlanması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Erdinç: “Astım tanısında altın standart, anamnezdir. Hastanın sorunları nerede, ne zaman başladı, ailesinde ve çevresinde benzer sorunlar var mı, bu sorunlar nasıl düzeldi, hepsi çok iyi sorgulanmalıdır. Solunum Fonksiyon Testi ile de hastalığın ve atakların şiddeti belirlenir. Tanı konup tedavi altına alınmazsa nefes darlığı ve hırıltılı solunuma dek ilerleyebilir. Bu belirtiler kişiden kişiye çok farklılık gösterdiği gibi, şiddeti ve tedaviye yanıtı da farklı olabilir. Astımın bu; başlama yaşı, tetikleyicileri, klinik görünümü, tedaviye yanıtı gibi farklılıkları ‘astım fenotipleri’ olarak tanımlanmaktadır. Astımın gelişiminde, birçok genetik ve çevresel faktör yer almaktadır. Bu nedenle de her astımlıya aynı şekilde yaklaşılmamalı, ‘fenotipe özgü’ tanı, tedavi ve izlem yapılmalıdır. Alerjik astım, en bilinen fenotip olmasına karşın, son yıllarda değişen çevre ve yaşam koşulları, hareketsizlik, beslenme alışkanlıkları gibi alerji dışı faktörler nedeniyle astımın hem sıklığı artmış, hem de kontrolü güçleşmiştir” ifadelerini kullandı.
Astım belirtileri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Erdinç, “Astım, solunum yollarında kronik olarak iltihabi olmayan ödeme neden olan bir hastalıktır. Astımda solunum yolları her türlü uyarana karşı normal kişilerden farklı yanıt verir. Havayolu aşırı duyarlılığı dediğimiz bu durum kontrol altına alınmazsa, kişilerde; öksürük, göğüste sıkışma hissi, nefes darlığı, hırıltılı solunum gibi belirtiler ortaya çıkar. Öksürük, genellikle balgamsız, gıcık şeklinde, sıklıkla da sabaha karşı artan bir öksürüktür. Alerji, irritanlar, egzersiz, hava değişimleri, solunum yolu enfeksiyonları gibi çeşitli faktörler öksürük nedeni olabilirler. Astım ile karışan, sıklıkla da birlikte bulunan; üst hava yolu sorunları, rinit, sinüzit, nazal polip, reflü gibi diğer kronik öksürük nedenleri iyi değerlendirilmeli, tedavi planında bunlar gözden kaçırılmamalıdır” diye konuştu.
OBEZİTE VE SİGARA
Günümüz yaşam stilinin yol açtığı obezite, uyku apnesi, hipertansiyon gibi etkenlerin astımı tetiklediğini de vurgulayan Prof. Dr. Münevver Erdinç, şunları söyledi: “Astım çocukluk döneminde erkeklerde ergenlikten sonra ise kadınlarda daha çok görülür. Sigara ve hava kirliliğine maruziyet, obezite ve beraberinde getirdiği hastalıklar, çevresel faktörler, enfeksiyonlar, kimyasallarla çalışılan meslekler, katkı maddeli gıda boyası içeren hazır yiyecekler de risk faktörünü artırmaktadır. Astım tedavisinde hastanın bilinçlendirilmesi atakların tanınması ve kontrol edici ve belirti giderici ilaçların düzenli kullanımı gibi konular önem taşımaktadır”
YÜRÜYÜŞ VE EGZERSİZE DİKKAT
KOAH'ın sık görülen ve tedavi edilebilen bir hastalık olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Münevver Erdinç, “ KOAH kalıcı hava yolu kısıtlılığı ile karakterizedir, genellikle ilerleyicidir ve havayolu ve akciğerlerde zararlı gaz ve partiküllere karşı kronik enflamatuvar (iltihap) ile birliktedir. Öksürük, balgam, nefes darlığı gibi belirtilerle kendini gösterir. Sigara kullanımı kalıcı olarak fonksiyon kaybına neden olur. Bu hastalığın görülme sıklığı artmaktadır. 2002 yılında KOAH en sık görülen hastalıklar arasında 5. sırada iken bu rakamın 2030 yılında daha üst sıralara tırmanacağı öngörülmektedir. Hamilelikte içilen sigara, genetik faktörler, çevresel ve mesleki nedenler, akciğer gelişimi, Kapalı ortamlarda ısınmak ya da yemek pişirme amacıyla kullanılan odun, tezek, gibi yakıtlar, hastalığın ortaya çıkmasına neden olur.
Tanıda öncelikle hastanın şikayetleri değerlendirilmekte ve solunum fonksiyon testleri ile akciğer grafisi gibi tetkiklerden yararlanılmaktadır. Tedavide uzman hekim gözetiminde ilaç kullanımı, akciğerlerin çalıştırılması için yürüyüş ve nefes egzersizleri önem taşır.