Öykücülüğümüzün önemli isimlerinden Özcan Karabulut, yıllar sonra yeni kitabı Muhteşem Tutkularımızın Bir Sonraki Saati ile yeniden Can Yayınları’nda. Karabulut, kıpır kıpır, tüm duyguların, acıların, sevinçlerin, tutku ve düşmanlıkların alabildiğine yoğun yaşandığı en canlı noktalarda arıyor öykülerini. Anlatıcısını sürekli kendinden bir parça taşıyan, bu nedenle okur üzerinde gerçeklik duygusunu hep canlı tutan kişilerden seçiyor. Bu kitaptaki öyküler bir nabız gibi atıyor okunurken. Muhteşem Tutkularımızın Bir Sonraki Saati diliyle, aşkın ve hayatın, bireyselle toplumsal olanın kesiştiği yerden kavrıyor okuru.
Muhteşem Tutkularımızın Bir Sonraki Saati’nde de seyahat eden, siyasi kimlikleriyle öne çıkan karakterlerin ağzından hikâyeler var. Karabulut’un öyküleri coğrafyayı, sınırları, kimlikleri, tüm bunların görece gücünü, güçsüzlüğünü, sınırlarla birlikte kişisel hırsların da anlamsızlığını ve kentli insanın sürekli boşa kürek çekmesinin kaçınılmaz bir sonuç olduğunu göstermeye çalışıyor.
“O akşamüstünden sonra anlatacaklarımda ne bir baba figürü ne mahrem sevişmeler ne de sınır tanımayan küfürler var. Ne de, başörtülü kadın, tuhaf saplantılar ya da Yeşil Köşk’ün lambası. Willys’i, Cin Nuri hikâyelerini ve daha pek çok şeyi ardımda bırakıyorum.Dönüşte yaşlılar bakımevinin önünden geçerken Esra’nın aklımı kurcalayan sorusunu anımsıyorum. Kim miyim? Neci miyim? Artık baba meselesine kendi ölüm meselesi de eklenmiş, ezelî bekâr, ezelî yalnız bir adam.”
Ayrıntılı basın bülteni ve kapak görseli ektedir.