Birim karbondioksit cinsinden üretilen sera gazının çevreye verdiği zarar “karbon ayak izi” olarak tanımlanıyor. Aslında karbon ayak izi insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsüdür.
Önce bazı tesbitler yaparak konuya girelim.
En büyük karbondioksit emisyonu kaynağı fosil yakıtların kullanımı ile ortaya çıkar.
İkinci derece ise geviş getirenlerin işkembelerindeki sindirimde ortaya çıkan metan gazı sebebiyle olan kirlenmedir. Çünkü metan gazı karbondioksitten 23 kat daha fazla dünyayı (atmosferi) ısıtma potansiyeline sahiptir. METAN başlıca sera gazıdır. Geviş getiren hayvanların dünyadaki karbon ayak izini arttırması ve bu konunun üzerinde durulması sindirim sistemlerinden gelen metan üretimi sebebiyledir.
Çiftlik hayvanları insanların tüketemeyeceği ürünleri, artıkları ete-süte çevirirler.
İnsanlar çeşitli yerlerde (nakliye-seyahat, tarım, inşaat, balıkçılık gibi birçok faaliyetle) fosil yakıtlar kullanmaktadırlar.
Dünya nüfusu giderek artmaktadır. İnsanların hayvansal protein (et-süt-peynir-tereyağı vb.) ihtiyacı giderek tüketimi artmaktadır.
Geviş getirenler deyince sadece inekler ve besi danaları akla gelmemelidir. Koyun üretiminde de metan ve karbondioksit gibi gazlar ortaya çıkmaktadır. Bu gazların miktarı sığırların çıkardıklarının yarısı kadar olmakla birlikte, küçükbaşların sayısı daha fazladır.
Diğer yandan geviş getirmeyen hayvanların da karbondioksit emisyonunu yükseltmeleri söz konusudur. Koyunlar sığırların yarısı kadar, domuzlar koyunların yarısı kadar, tavuklar domuzların yarısı kadar karbondioksit üretiyorlar.
Sayılarını da göz önüne alırsak geviş getirmeyenlerin de emisyona katkılarını hesap edebiliriz.
Önemli bir tesbit de şudur; Karbondioksit emisyonunun azaltılması şarttır.
İnsan nüfusu giderek artmakta, insanlar barınmakta, ısınmakta, seyahat etmekte ve ürünlerini nakletmektedirler. Yani fosil yakıt tüketimi artmaktadır.
İnsanlar doymak ve sağlıklı yaşamak için bitkisel ve hayvansal gıdalar tüketmekte, tüketim her geçen gün artmaktadır.
Karbondioksit emisyonunun azaltılması için bilim insanlarına büyük görev düşmektedir.
Aşağıda vereceğim ve bizzat gözlemlediğim bir örneğe göre; zararlı gazların azaltılması mümkündür.
İtalya’da bir şirketin geliştirdiği ürünün, gübre çukurunda kullanımından 4 gün sonra amonyak %100, metan %21.5, Azot oksit %100, karbondioksit %22.9 oranında azalmıştır.
Daha büyük görev ise devletlere düşmektedir. Gerek uygulama, gerekse bilim insanlarının çalışmaları için ayrılacak olan bütçe çok önemlidir. Bu işe devlet bütçesi gerekir.
Bilim insanları bir takım karbondioksit emisyonunu azaltıcı ürünler bulsalar bile uygulamada bu ürünlerin kullanımı için “destek” gerekir. Karbondioksit emisyonunun azaltılması için öngörülenler insanların kendi insiyatifleriyle yapmayacakları işlerdir. Çiftlik sahipleri fazladan maliyet getirecek olan hiçbir şeyi kullanmak istemezler.
İnsanlar araç kullanmaktan, uçağa binmekten, karın doyurmaktan ve benzeri eylemlerden vazgeçmeyeceklerdir.
Bu tesbitlerden sonra, gelelim önerilere;
Hayvan çiftliklerinin karbondioksit emisyonunu azaltmak için biyogaz yapılması ve ondan da elektrik elde edilmesi teşvik edilerek yaygınlaştırılmalıdır.
Tankerlerle süt toplandığı gibi, belli periyodlarda gübreler toplanıp biyogaz tesislerine götürülmelidir. Bu iş için bazı önemli noktalara biyogaz tesisleri kurulmalıdır. Bunun karşılığı vardır. Boşa masraf değildir. Karşılığında enerji elde edileceği gibi, kaliteli, organik gübre ortaya çıkacaktır. Diğer yandan çevre kirliliği, gübrelerin akarsu ya da göllere karışma ihtimali, koku ve sinek önlenmiş olacaktır.
Zaten bu konuda Tarım Bakanlığının teşvikleri vardır. Fakat yine de küçük işletmelerin gübrelerini toplamak için bir sistem geliştirilmesi gerekmektedir.
Ormanların korunması, çeşitli şekillerde orman varlığının azalmasının önüne geçilmesi şarttır. Dünyanın kendini temizlemesi ormanların fotosentez yeteneği sayesinde olmaktadır.
İşkembe ve gübrelerden çıkan gazların azaltılması için yapılacak olan çalışmalar hızlandırılmalı, gübre çukurlarına katılan bazı maddeler, yukarıdaki İtalyan şirket örneğinde olduğu gibi, kullanıma sunulmalıdır. Bu yönde çalışmalar olmakla birlikte uygulamaya girmesi ve arttırılması için çaba sarf edilmelidir.
Sera gazlarının artması iklim değişikliğine, ortalama sıcaklığın yükselmesine, buzulların erimesine ve kuraklığa yol açacaktır. Mutlaka karbondioksit emisyonunun, miktar olarak, doğanın kendini yenileme gücünün üzerine çıkmaması sağlanmalıdır. Bu sebeple emisyonun azaltılmasını sağlayacak olan yöntemlerin, katkıların ya da alternatiflerin bir an önce bulunması ve uygulanması için bilim insanları görevlendirilerek, her türlü olanak sağlanmalıdır.