Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının satır başları şöyle oldu:
Az önce oturumu yöneten arkadaşımız acı haberi sizlere de duyurdu. Hasan Fehmi Güneş, Türk siyaset dünyasının önemli aktörlerinden birisiydi. En zor günlerde İçişleri Bakanlığı yaptı. Kendisini en son Keçiören'deki evinde ziyaret etmiştim. Bu sabah haber geldi hayata gözlerini yummuş ama o bizim yüreğimizdeki canlılığını hep koruyacak. Kendisine Allah'tan rahmet diliyoruz. 22 Kasım Dünya Diş Hekimleri Günü. Hekimlerin pandemi süreci içinde nasıl bir fedakarlıkla çalıştığını hepimiz biliyoruz. Sağlık çalışanları haftalarca eve gitmedi, çocuklarını kucaklayamadılar. Bizim, toplumun sağlığı için mücadele ettiler. Aynı şekilde çalışan diş hekimlerine de yürekten saygılarımızı gönderiyoruz. Öyle bir tablo ile karşı karşıyayız ki kontrolsüz açılan fakülteler ileride atanamayan diş hekimleri sorununu gündeme getirirse kimse şaşmasın. Almanya'da 31 diş fakültesi var biz de 103 tane var.
Devlet planlama ile yönetilir, ihtiyaçlar belirlenir. İhtiyaçlar sınırsızdır, kaynaklar sınırlıdır. Ekonominin temel felsefesi sınırsız ihtiyaçlar ile sınırlı kaynaklar arasında dengeyi oluşturmaktır. Üniversite okuyan kardeşlerimize sesleniyorum, sizleri işsiz bırakan düzeni değiştirmeyi ahdettik. Her gencimiz üniversiteyi bitirdiğinde güzel bir ortamda iş bulacak ve çalışacak. Bu düzeni değiştireceğiz. Bu düzeni değiştirmenin yolu sizlerden geçiyor. 6 milyon 300 bin genç sandığa gidecek ve oy kullanacak. Kendi geleceğiniz için oy kullanın.
ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Yarın öğretmenler günü. Benim eğitim ile ilgili en önemsediğim cümle Gazi Mustafa Kemal'e ait bir cümle. 'Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da milleti esaret ve sefalete terk eder' diyor. Öğretmenine değer vermeyen bir toplum sorunlarını çözemez. Buradan bütün öğretmen kardeşlerime sesleniyorum. Sizi bu toplumun en saygın kişisi yapmak konusunda elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz. İtibarlı bir meslek haline getireceğiz öğretmenliği. Ayrı bir yasaları olacak. 3600 ek göstergeyi oyalamadan, hemen vereceğiz. Sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen falan yok. Öğretmen öğretmendir. 24 Kasım'da her öğretmenimize bir maaş ikramiye vereceğiz. Okullardaki öğretmen açığını süratle bitireceğiz. Köy okullarını tekrar açacağız. Ferhat ile Şirin'i buluşturur gibi öğrenci ile öğretmeni buluşturacağız. Bunları bütün öğretmen arkadaşlarımın hafızalarının bir yerinde tutmasını istiyorum çünkü Geliyor Gelmekte Olan. Hepsini yapacağız. Hep haksızlıklara karşı durduk. Haksızlık karşısında susmamız gerektiğini öğretmenlerimiz öğretti bize. Adalet duygusunu güçlü tutmanın yolu haksızlığa karşı toplumun direnç göstermesidir. Bunu yapmamız gerekiyor. Bu ülkede çok şey oldu.
CUMARTESİ ANNELERİ VE DİYARBAKIR ANNELERİ
Adaleti öğrendik evet. Haksızlığı öğrendik evet ama demokrasiyi de güzelliği de öğrendik. Anneler için evlatlarının ne kadar değerli olduğunu öğrendik. Cumartesi Anneleri tam 26 yıldır haklarını arıyorlar. Evlatlarını arıyorlar. Bari mezar yerini gösterin diyorlar. Çoğu anne bunu görmeden hayata veda etti. Bunlar anneliğe yakışır asalet içinde, sessizce Galatasaray Meydanı'nda her cumartesi oturarak evlatlarını istediler. Tam 699 hafta. 700. hafta baskı kurdular, dövdüler ve gönderdiler. 'Yasaya aykırı gösteri yaptıkları' için. Mahkemeye verdiler. Elbette ki Cumartesi Anneleri haklı ama Diyarbakır Anneleri de haklı. O anneleri de anlamamız gerekiyor. Ayrımcılıktan beraberlikten söz ediyorum. Hiçbir anne evladının elinde silahla terör örgütüne katılmasını istemez. O anneleri de anlamamız gerekiyor. Anne anne annedir. Annelerin evlatları üzerinde beklentisi değerlidir. Elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz.
EKONOMİK KRİZ
Türkiye'nin ciddi sorunları var ekonomide. Açık söylemek gerekirse mutfaklarda yangın var. Hangi eve giderseniz gidin -Saray'ı ve dolarla ticaret yapanları ayrı bir yere koyuyorum- Ortak derdimiz asgari ücretle geçinenler; açlık, yoksulluk sınırının altında maaş alanlar. Fiyatlar artıyor ve herkes birbirini suçluyor. İktidar kanadı halcileri suçluyor. Hal esnafına gittim, konuştum. Halci arkadaşları topladım ve onlarca dertleştim. Neden iktidar hal esnafının üzerine bu kadar geliyor? Nedir bu işin gerçeği? Dediler ki: Tarımsal üretim çok pahalı. Gübre, ilaç, tohum, fide, sera malzemeleri pahalı ve çiftçi dolarla belirlenen bu fiyatlarla almak zorunda. İkincisi bütün Avrupa Birliği ülkelerinde çiftçiler desteklenir ama biz de tarım kanunu var uygulanmıyor. Çoğu zaman var olan destekleri de toprak sahibine veriyorlar. Ankara Hali'nde gösterdiler. Plastik kasayı gösterdiler. Bu kasanın fiyatı içindeki domatesten daha pahalı dedi. Bu çiftçi ne yapacak? Üretici ne yapacak?
'Biz burada komisyoncuyuz, bizim alacağımız ücreti biz belirlemiyoruz. Yüzde 8 ama bunu da biz belirlemedik. Dolayısıyla bizim fiyatları artırma gibi bir şeyimiz yok. İstesek de yapamayız.' dediler. 'Biz suçlanmak istemiyoruz' dediler. 'Bizi hedef sektör haline getirdiler oysa biz yüzde 8'den başka bir kar elde etmiyoruz' dediler. Sonunda şunu söylediler. 'Hali kazanan seçimi kazanır' dediler. Ben de, 'Başkan hiç endişe etme hem hali hem seçimi kazanacağız' dedim. Onların bütün sorunlarını çözeceğim. Sırça köşkte, sarayda oturursanız, oturup hal esnafı ile konuşmazsanız Türkiye'nin sorunlarını çözemezsiniz. İnşallah bu bize nasip olacak.
"MUTFAKTA YANGIN VAR"
Bir de gıda sektörü var. Mutfaklarda yangın var dedik. Her gün zam geliyor. Marketlerde saat başı etiket değiştiren elemanlar işe başladı. Öyle bir noktaya geldi ki Türkiye insanlar satış yaparken zarar ediyor. Çünkü yarım saat sonra fiyat değişecek aldığı fiyata kar koyamayacak.
Gıda sektörünün bütün bileşenleriyle buluştum. Bizim dertlerimizi aktarın dediler. 'Üretici elindeki malı satmaktan tedirgin. Sattığı an aynı malı alamayacağım diyor. Fiyat artışından ben sorumlu değilim. Hükümetin birinci önceliği üreticiyi korumak olmalı. Üreticiyi koruyamazlarsa açlık kriziyle karşı karşıya kalabiliriz. Bizim sattığımız ürünlerin yüzde 77'si tarım ürünü. Denetlemeyle, baskıyla fiyatlar düşmez. Mal karaborsaya düşer. Eğer tedarik zincirinde kopuş olursa fiyatları kontrol edemezsin' dediler. Bu tedirginlik felaket bir şey. Satışı yapanlar fiyat artışından sorumlu değildir. Eğer konuyu maliyet ve üretim ekseninde düşünemezseniz zaten fiyat artışı zorunlu olarak gelir.
Bu çiftçi ne yapacak? Halciyi, marketleri suçluyorsunuz. Dolar arttıkça fiyatlar fırlıyor. Baskıyla mı, terörle mi, hal esnafını terörist ilan ederek mi düşüreceksin? Türk Lirası'nı eriten kim? Sorumluluktan kaçıp, sorumluluğu vatandaşa yüklemeye çalışıyorlar. 'Siz üretimi mi, ithalatı mı finanse edeceksiniz' diye soruyorlar. Yanlış bilgi üzerine doğru planlama yapılamaz. 32 milyon dekar ekilmiyor, çünkü çiftçi zarar ediyor.
Hükümetin birinci önceliği üreticiyi korumak olmalı dediler. Eğer koruyamazlarsa açlıkla karşı karşıya kalabiliriz. Denetleme ile baskı ile fiyatlar düşmez, malı karaborsaya düşer dediler. Siz üretimi çözeceksiniz, piyasaya mal vereceksiniz. Yine gıda sektöründe eğer tedarik zincirinde bir kopuş olursa fiyatları kontrol edemezsiniz dediler.
Az önce çiftçinin girdilerinin ne kadar pahalı olduğunu ifade etmiştim. Tarım Orman Bakanlığının Kasım 2021 verileri: Üre Gübresinin tonu 8 bin 960 liraya çıkmış. Şimdi daha da arttı. Geçen yıl aynı ayda 2 bin 519 liraydı. Artış yüzde 256. Peki bu çiftçi ne yapacak? Siz kalkıyorsunuz çiftçiyi, marketçiyi, halciyi suçluyorsunuz. Dolar tırmandıkça bunlar artıyor adamlar ne yapsın? Fiyat mecburen artacak. Baskıyla, terörle mi fiyatı düşüreceksin? Hal esnafını terörist mi ilan edeceksin? Önce dönüp kendine bak. Türk Lirasını eriten kim? Sorumluluktan kaçıp sorumluluğu vatandaşa yüklemeye çalışıyorlar.
Her şey pahalanırken et fiyatları neden düştü? Çünkü yem fiyatları artınca inekler kesime gitti. Sonrasında bizi farklı bir senaryo bekliyor. Karnabaharda artış yüzde 124, patateste yüzde 70, yüzde 60-70-80 artış var. Asgari ücret asla bu kadar artmadı. 14 milyon asgari ücretli var. 14 milyon asgari ücretlinin dışında, aylık geliri asgari ücretin 3'te biri kadar 7,5 milyon kişi var. Bu vatandaş nasıl geçinecek? Yunanistan'da asgari ücret Türkiye'nin yaklaşık 3 katı. Kim perişan oldu?
Tam 14 milyon asgari ücretlimiz var. 7 milyon 587 bin 323 kişi asgari ücretin üçte biri oranında para alıyor. Beyler, dolarla maaş alanlar, 5-6 yerden maaş alanlar bunu biliyor mu? Türkiye'de yoksulluk sınırı 10 bin 385 lira. Asgari ücret 2 bin 825 lira. CHP'li belediyeler kooperatiflerle işbirliği yapıyorlar. Çoğunluğu kadın kooperatifleri. Üretiyorlar. Biliyorum yeterli değil. Ama fiyat istikrarını sağlamada önemlidir. Bizim derdimiz ne, bunların derdi ne? Saray sosyetesinin derdi ne? Pazara gidişim bile saray sosyetesinin trolleri tarafından eleştiriliyor. Giderim, gerekirse tezgahın başına otururum. Her türlü desteği veririm. Birbirlerini iyi biliyorlar. Alırsın, 10 bin doları cebine atarsın, sonra vatandaşa ders vermeye kalkarsın. Paraları sıfırladık diyen adam kimdi Allah aşkına? Allah konuşturuyor. İtiraf ediyor. Ne dersen de seni dolarla terbiye ettiler. Sabah kalktın, akşam yattın dolar. Elini cebine attın dolar. Mezara mı götüreceksin.
"Bizi dolarla terbiye edemezler" diyorsun. Sen dolarla vatandaşlık satıyorsun. Türk lirası milli paramız iken dolarla dolarla avro ile ihale yapıyorlar. Demek ki seni dolarla avroyla terbiye ettiler. Sen garantilerin tamamını dolarla yapıyorsun. Biz yerliyiz ve milliyiz diyorsun. Gayri milli ve gayri yerliler. Bunların yerlilik ve millilikle en ufak bir ilgileri yok.