Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştiren Kılıçdaroğlu, "Siz kim milliyetçilik kim. Milliyetçilik kendi parasını, kendi bayrağını, kendi parasını savunan demektir. Milliyetçilik edebiyatı yapıp gidip de birilerinin kapılarında dilenen insan olur mu?" dedi.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamasının satır başları şöyle oldu:
Ordu'nun kültürünü de yaşama tarzını da kucaklaşmasını da biliyoruz. Bu toplantı sıradan bir toplantı değil. Bu toplantı aynı zamanda oturup beraber bu ülkenin sorunlarını nasıl çözebiliriz toplantısıdır. Türkiye öyle bir noktaya geldi ki toplum ayrışmaya ve kutuplaşmaya başladı. Türkiye'yi buradan çıkarmamız lazım.
Ayrışma bir topluma huzur getirmez. Kutuplaşma yaratanlar kendi tabanlarını domine etmek için kutuplaşmayı büyüteceklerdir. Bundan kaçınmamız lazım. Öyle bir noktaya getirdiler ki komşumuzun kimliğini, yaşam tarzını, inancını sorgulamaya başladık. Buradan Türkiye'nin çıkması lazım. Mücadelenin beraber ve birlikte yapılması lazım. Bu Ordu'da yapılacak ama Hakkari'de de İzmir'de de Mersin'de de yapılacak.
FINDIK VE BAL RETİCİSİNİN SORUNLARI
Fındık ve bal deyince aklımıza Ordu geliyor. Az önce fındık bahçesine gittiğimde orda bir üretici anlattı. 150 milyarlık bir sektöre fındık satıyoruz. 150 milyar dolarlık bir sektörden biz fındık üreticileri olarak ne kadar kazanıyoruz? 1.5-2 milyar dolar. Biz fındık üretiminde dünyada birinci sıradayken neden ve hangi gerekçelerle biz neredeyse fındık bahçelerini terk eder noktaya geldik? Biz nasıl oluyor da şimdi fındık bahçelerimizi uluslararası tekellere teslim eder noktaya geldik, kim yaptı bunu? Sorumlusu siyaset kurumu.
Fındık üreticisi çalışıyor. Hakkını da alması lazım. Emek, alınteri var. Nasıl oluyor da fındık üreticisi perişan? Sorumlusu siyaset kurumudur. Siz dünyada bir numaraysanız fiyatı siz belirlersiniz, bütün dünya buna uyar. Fındığı katma değere dönüşmemiz lazım. Teşvik ediliyor. 14 yıldır aynı fiyat. Teşvik edilmesi lazım. Binlerce, milyonlarca kişi buradan geçiniyor. İktidarımızda göreceksiniz, fındık üretici hak ettiği geliri mutlaka ve mutlaka alacaktır. Adalet budur. "Fındık 4 dolardır, karşılığı Türk lirası neyse ödenmelidir" denmelidir.
İktidar sahiplerine seslenmek isterim, 4 dolar sadece alınterinin karşılığı. Fiyatların ne kadar yükseldiğini hepimiz biliyoruz. Alacaksınız, ihraç edeceksiniz. Hakkı olanı çiftçiye teslim etmek zorundayız. Arıcığılığın desteklenmesi gerektiğini de ifade ettim. Bal üreticilerinin kristal toz şeker alması lazım. Bunu bile alamıyorlar. Yönetilememesi Türkiye'nin asıl sorunu. 2018'de yeni bir sisteme geçtik. Bu sistem kimin için, kimlere, kimlerin lehine çalışıyor? Bunun sorgulanması lazım. 84 milyon bir avuç insana çalışıyor. Milyar dolarlık ihale yapıyorsunuz. Çağırıyorsunuz arkadaşınızı, dostunuzu "ihaleyi verdim" diyorsunuz. Adam "param yok" diyor. "Git dışarıdan para al" diyorsunuz, garanti oluyorsunuz. Dolar ve avro bazında gelir garantisi veriyorsun.
Söz veriyorum. Bu haksızlığı ve adaletsizliği ben çözmezsem, tüyünü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerin burnundan fitil fitil getirmezsem ben niye siyaset yapıyorum.
Her biriniz yarın sandığa gideceksiniz, oy kullanacaksınız. Bu haksızlık devam etsin diyorsanız iktidar sahiplerine oy vermeye devam edin. Bu haksızlık bitsin diyorsanız, tek yol var; bize katılacaksınız. Sanayici, esnaf, tüccar kazansın. Herkes hakettiği kadar kazansın.
"SİZ KİM, MİLLİYETÇİLİK KİM?"
Siz kim milliyetçilik kim. Milliyetçilik kendi parasını, kendi bayrağını, kendi parasını savunan demektir. Milliyetçilik edebiyatı yapıp gidip de birilerinin kapılarında dilenen insan olur mu? Bir kişi çıkıp da her şeyi ben biliyorum derse; bilin ki o adam hiçbir şeyi bilmez. Liyakatın olmadığı yerde devlet çürümeye başlar. Ben bürokratları tehdit etmiyorum; "Yasalara, kanunlara, adalete uyun" diyorum.
"RÜŞVET ALAN ADAMDAN BÜYÜKELÇİ OLUR MU?"
Bu memlekete 6 ayda nefes aldırırız. Her şeyimiz var. Birikimli insanlar bir köşeye atılmış. Fiyat istikrarı diyoruz. Fiyat istikrarından Merkez Bankası sorumlu. Merkez Bankası Başkanı ne yapıyor? 'Faizi düşüreceğiz' diyorlar. Tam tersi. Beylerin ne yaptığını biz çok iyi biliyoruz. Birisi 'Fiyatlar düşecek' diyorsa bilin ki zam gelecek. 'Enflasyon düşecek' diyorsa bilin ki yükseliyor. 'Faiz düşecek' bilin ki artacak. Çünkü yönetemiyorlar. Siyaset kurumu halka hesap vermek zorundadır. Kendi milletine, milletinin ödediği vergileri nereye harcadığının hesabını veremeyen bir iktidar malı götürüyordur.
Rüşvet alan adamdan büyükelçi olur mu? Ülkücü, milliyetçi olarak kendisini tanımlayan kardeşlerime de sesleniyorum. Eğer ülkücülükse, eğer milliyetçilikse ben asla rüşvet alan birisinin kendi arabasında Türk Bayrağı taşımasını kabul edemem. Toparlanmamız lazım. Çok sorunumuz var ama bütün bu sorular çözülebilir. Dinamik bir yapımız var.
"HER BİR VATANDAŞ O MASAYA BAKTIĞINDA KENDİ TEMSİLCİSİNİ GÖRÜYOR"
Altılı masa ile ilgili şunu söyleyeyim: Her bir vatandaş o masaya baktığında kendi temsilcisini görüyor. Bizi birleştiren, bir araya getiren ülkenin içinde bulunduğu durumdur, buradan çekip çıkartılması lazım. Herbirimizin sorumluluğumuzun bilincinde hareket etmemiz lazım.
Muhtarların yetkisini artıracağız. Sosyal yardımları kime yapılacağını en iyi bilen muhtarlardır. Dolayısıyla muhtar sosyal yardımları da ihtiyaç sahibi kişilere de en doğru, objektif ulaştıracak kişidir. Bir kanununuz yok sizin. Türkiye Muhtarlar Birliği'nin olması lazım. Muhtarlığın bir bütçesi olması lazım. Yardımcı bir personel verilmesi lazım.
Ben helalleşme kavramını bunun için dillendirdim. Artık ayrışmayalım, bölünmeyelim. Bizim de kusurumuz, yanlışlarımız vardı. Yanlışlar yaptıysak, birisine zarar verdiysek oturup onunla helalleşmemiz lazım. Helalleşmek demek kul hakkı yiyen kişiyle helalleşmek değil. O ayrı bir şey, onlarla hesaplaşacağız.