Bazen bazı şeyleri yoluna koymak için delice şeyler yapmaya başlıyorsun. Ve insanlar sadece bu yüzden sizin garipleştiğinizi düşünüyor.
Sürekli öfkelendiğinizi, sakin olmanız gereken yerde bağırıp çağırarak konuştuğunuzu, artık sizi tanıyamadığını ve büyük olasılıkla depresyona girdiğinizi söylüyor.
Sonra bir bakmışsınız ki senden bir adım daha uzaklaşmışlar. Onlar her şey yolundaymış gibi devam ederken sen kendi kendine kalmışsın. Kendi kendine uyanmaya, kendi kendine anlatmaya, çay içmeye, dans etmeye, düşmen, kalkman her şey kendi kendine oluyor.
İnsanın kendi kendine kalması ne büyük bir şey aslına!
Aslında bütün bunların yardım dilemek için yapılan delice bir çırpınış olduğunu kimse anlamıyor.
Sonra düşünmeye başlıyorsun.
En çok kimin için ağladığını, kimin için fedakârlık yaptığını, kimin için hastalandığını, kimin için vazgeçip kiminin için kabullendiğini…
Yetmiyor.
Saçını neden kestirdiğin geliyor aklına. Neden sakal bıraktığın, neden birkaç saat uykuyla işe gittiğin, yemediğin, içmediğin, günlerce yıkanmadığın günleri düşünüyorsun.
Bu da yetmiyor.
Kaç kez yeniden başladığın geliyor aklına.
Yani artık çocuğu değilsen bir annenin… Dostu, sırdaşı ya da yareni değilsen bir insanın… Yalnızlaştığında ve sadece kendine kaldığında bir gün...
Tamamlanıyorsun.
Vazgeçiyorsun herkesten ve her şeyden. Yoluna koymak için bazı şeyleri ne sebebin kalıyor ne de hevesin.
Çok sevmeyin.
Belki de bunlar çok sevdiğiniz için oluyor.