Bugün kendin için ne yaptın? diye başlar pek çok kişisel gelişim kitabı. Bütün bu kitaplar bize, Kendin için yaşa, yüklerinden kurtul, kendinin değerli olduğunu hisset, sana değer vermeyene değer verme, hayatın anlamını bul, her zaman pozitif ol, hep gülümse, bütün engelleri aşacağına inan, içindeki güce hükmet... gibi mottolar sunar.
20. yüzyılın bize hediyesidir bu. Bizi kendimizle yüzleştirecek yeni birtakım metotlar sunmak. Elimize aldığımız her kişisel gelişim kitabı bize nasıl mutlu olacağımızı anlatırken ya bizi bunları yapamadığımız için daha da mutsuz hale getiriyorsa? Bunları yaparsan harika olacaksın, nirvanaya ulaşacaksın, hayatındaki hiçbir şeyi artık takmayacaksın… peh…
Peki mutluluğu gerçekten basit formüllerle bulmak mümkün mü ya da mutluluk arayıp bulunması gereken bir şey mi? Belki de konuşmamız gereken bu. Bu söylem, bize mutluluğun kaybolup gitmiş bir obje olduğunu düşündürüyor. İyi ararsak saklandığı yerden çıkarabileceğimiz nadide bir nesne belki de.
‘’Mutluluk İçimizde’’ diye bir klişe vardır. Mutluluk gerçekten içimizdedir ancak mutsuzluk da, öfke de, kızgınlık da… İçimizde olması kendiliğinden ortaya çıkacağı anlamına gelmiyor. Duygularımız arayıp bulunması gereken bir nesne değildir. Duygularımız ancak biz farkına varırsak ve onları olgunlaştırırsak bize eşlik eder.
Duygu farkındalığı için önce kendimizi tanımamız gerekir. Hangi durumda hangi duygum ortaya çıkıyor? Beni neler mutlu ediyor, neler öfkelendiriyor? Hangi durumda ne hissediyorum? Mutluluk benim için ne ifade ediyor? Bu sorular bize sorulduğunda genelde klişe cevaplar verip geçmeyi tercih ediyoruz ancak hepimizin tanımları farklı olmalıdır. Bunlar bizim kendi dünyamızda anlamlandırabileceğimiz öznel kavramlardır. Birini çok mutlu eden bir şey sizi etmeyebilir, ya da öfke. Herkes aynı şeye öfkelenmez. Ortak paydada buluşabileceğimiz durumlar elbette vardır ama dediğimiz gibi en sağlıklısı kişinin kendi duygu farkındalığına sahip olmasıdır.
Duygularımızı tanımaya başladığımızda bunlara yön verme hakkı da kazanmış oluruz. Kişinin ne hissettiğini tam olarak bilmesi, kararlarının da net olmasına katkı sağlayabilir. Kararlarını belli bir netlikte alan insanların hayatta duruşları da daha sağlıklı olacaktır.
Bugün toplumda sağlıksız ilişkiler yaşanmasının bir sebebini de buna bağlayabiliriz. Kendini tanıma noktasında sıkıntı yaşayan birinin kurduğu ilişkilerde de sağlıklı olmasını bekleyemeyiz. Çünkü her şeyden önce ne beklemesi gerektiğini bilemez. Moda olan birtakım durumların peşine takılarak isteklerini bunlarla örtüştürür. Bu durum, bizim özerk olma şansımızı ortadan kaldırır.
Evet okuduğumuz pek çok kişisel gelişim kitabı, almaya hazırsak bize birçok şey verebilir. Hatta bir aydınlanma yaşayabiliriz. Bir cümlenin peşine takılıp hayatımızı değiştirmeye karar verebiliriz. Ancak ne yaparsak yapalım yolumuz önce kendi duygularımızı tanımamızdan geçer. Önce duygularımızı tanıyalım bundan sonra okuyacağımız her kitap tabi ki bize birçok şey katacaktır. O zaman ilk soruyla başlayalım. Herhangi bir olay yaşadığınızda sorun kendinize: Ben bu olayda ne hissettim?