Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Ana Bilim Dalı Öğretim üyeleri Doç. Dr. Bekir Keskin ve Doç. Dr. Nurşen Alpagut Keskin, Rus meslektaşlarıyla birlikte Van Gölü yakınlarındaki Erek Dağı’nda kınkanatlılar türünde yeni bir böcek türü keşfetti. Keşfedilen yeni bir böcek türüne “Ege Üniversitesi” adı verildi. Yeni bulunan türlerin bilimsel adlandırılmasında kullanılan sözcük seçiminin çok önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Keskin ve Doç. Dr. Alpagut Keskin, “Verilen ismin neredeyse dünya var oldukça yaşayacağı düşünüldüğünde, araştırma grubunun ortak kararı, Ege Üniversitesinin adını Biyoloji alanında sonsuza dek yaşatmak oldu” açıklamasında bulundular.
BİLİM DÜNYASINDA YERİNİ ALDI
Ege Üniversitesinin 60. kuruluş yılında başlanan çalışmaların sonucu tanımlanan ve soğuk dağlık alanda likenle beslenen ve gece aktif olan yeni böcek türü, Uluslararası İsimlendirme Yasasına göre tescillenerek Türkiye Zooloji Dergisi’nin Nisan 2017’deki son sayısında “Eustenomacidius egeuniversitatis Keskin vd, 2017 (Tenebrionidae)” adı ile bilim dünyasında yerini aldı. Doç. Dr. Bekir Keskin ve Doç. Dr. Nurşen Alpagut Keskin’in yönettiği, genç araştırmacılardan oluşan ekip, 15 yıldır Türkiye Kınkanatlı tür çeşitliliğinin ve gen kaynaklarının belirlenmesi yönünde çalışmalarıyla, 30’dan fazla kınkanatlı türünü bilim dünyasına tanıtıp isimlendirdi. Ekibin, Ege Üniversitesi ve TÜBİTAK tarafından desteklenen projeleri kapsamında, özellikle yüksek dağ zonunda dağılış gösteren böcek gruplarında yürüttüğü moleküler sistematik çalışmalar, tanımlanmayı bekleyen birçok yeni türün varlığını da destekliyor. Türkiye genelinde gerçekleştirilen saha çalışmaları ile elde edilen zengin böcek koleksiyonu, ulusal ve uluslararası düzeyde diğer araştırmacıların da hizmetine sunuluyor.
Bugüne kadar tanımlanan yaklaşık bir milyon türü ile böcekler, biyoçeşitliliğin ana ekseninde yer alıyor. Son yıllarda yapılan çalışmaların Türkiye böcek biyoçeşitliliğinin hesaplanandan çok daha fazla olabileceğini gösterdiğine dikkat çeken araştırmacılar, “Yeni tanımlanmış olan her tür, biyolojik çeşitliliğin anlaşılmasına katkı sağlarken, diğer taraftan da biyoteknolojinin farklı alanlarında kullanılabilecek yeni bilgi anlamına geliyor. Bu açıdan Eustenomacidius egeuniversitatis sahip olduğu genetik, fizyolojik ve yapısal özellikleriyle soğuk iklime dayanıklılık konusunda araştırmacılara yeni ufuklar açabilecek potansiyele sahip” diye konuştu.
TÜRKİYE’DE ÇEVRE KİRLİLİĞİNDEN ETKİLENMEYEN ALANLAR HALA MEVCUT
Araştırmacılar ayrıca, Türkiye’nin eşsiz konumu çerçevesinde inanılmaz bir biyoçeşitlilik merkezi, doğal bir laboratuvar olduğunu vurguladı. Giderek artan çevre kirliliğinin küresel bir sorun olduğunu hatırlatan araştırmacılar, “Çok özel nitelikler taşıyan ülkemizde tür sayısının belirlenmesi ve çeşitliliğin korunmasının, Eustenomacidius egeuniversitatis gibi, halen kirlilikten çok fazla etkilenmemiş alanlar için belirteç olabilecek yeni türlerin bulunması tüm dünya için önemli” dedi.