CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın örgütüne karşı “metal yorgunluğu” ifadelerini kullanmasını ve il başkanlıklarında yaptığı değişiklikleri değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, “Bir siyasal partinin liderinin kendi örgütünü kötülemesi kadar, “beceriksizsiniz”, “yoruldunuz”, “bir şey yapmıyorsunuz demesi” kadar yanlış bir şey yok. Eğer kendisi bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyorsa, kendisi bugün referandumda günün 24 saati devletin bütün imkânlarını kullanarak bir grubu çalıştırıyorsa o koltuğa oturduktan sonra kendisini oraya taşıyanları kötülemesi kadar yanlış bir şey yok. Yok sayıyor. Şunun için yok sayıyor, ben ne yaparsam yapayım benim tabanım bana oy verir. İster döverim, ister söverim, ister asar, keserim. Bunlar benim esirlerim. Ben ne yaparsam yapayım bunlar gelir bana oy verirler. Çünkü onları kendi siyasal tutsakları olarak görüyor” dedi.
Düşünsel yönü ağır
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Adalet Kurultayı sürerken bir grup gazeteciyle açık havada bir araya gelerek soruları yanıtladı.
- Adalet Kurultayı’nın katılımcılarından memnun musunuz? Farklı yelpazeye ulaşabildiniz mi? Bundan sonrası için yol haritanız var mı?
Mutlaka var. Sonuçta 2019’a kadar kendi kafamızda bir plan çizdik. Onu adım adım uygulamaya çalışıyoruz. Bu Adalet Kurultayı’ndan memnunum. Düşündüğümden daha iyi, daha güzel geçiyor. Düşünsel yönü ağır bu kurultayın. Çünkü pek çok konuda akademisyenler, sivil toplum örgütleri yöneticileri, kadınlar, gençler, kendilerine göre özel toplantılar yapıyorlar. Adalet temalı ve hayatın değişik alanlarıyla ilgili toplantılar yapıyorlar.
- Tüm panelleri izliyorsunuz...
Ben panelleri izliyorum. Samimi söylemek gerekirse yararlanıyorum. Çok güzel düşünceler. Benim bilmediğim bazı olaylar da aktarılıyor. Onları da öğrenme fırsatım oluyor. Zaten tatil bir anlamda. İnsanlar sokakta huzur içinde geziyorlar. En azından Türkiye’de huzur içinde olmasalar bile Adalet Kurultayı’nın yarattığı bu geniş mekânda huzur içinde geziyorlar, şakalaşıyor, eğleniyorlar. Buranın kendine özgü bir yapısı var. Çanakkale ve özellikle bu bölge. 57. Alay’da görev yapan er, erbaş ve komutanların hiçbirisi çatışmadan sağ çıkmadı. Hepsi hayatlarını bu ülke için verdiler. Dolayısıyla onun yarattığı bir de manevi ortam var. Geleceğe yönelik eğer bir ülkede adalet tartışılıyorsa aslında o ülkede demokrasi yok. Demokrasi olsa adaleti tartışmanın zaten bir gereği yok. Adaletin, demokrasinin olmadığını gördük. Bir konuşmacı, adaleti, ‘hava’ya benzetti. Doğru. Tıpkı nefes aldığımız hava gibi. Rahatlıkla nefes aldığımızda hiç aklımıza gelmez ama hava kirlendiği zaman aklımıza gelir, şikayetçi oluruz. Geldiğimiz ortamda da adaletin olmadığı, baskının olduğu, ‘bir düşüncenin topluma mutlaka dayatılması gerekiyor’ diye bir anlayışın iktidar olduğu bir süreçteki rahatsızlıklar dile getiriliyor.
Farklılıklar zenginlik
- Yeni anayasa için pek çok farklı görüşten parti ve sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldiniz, çalışmalar nasıl devam ediyor?
Konuşmalıyız uygarca ve birbirimizi anlamalıyız. Hafıza sokağında asılan MHP’li genç de Deniz Gezmiş de, Başbağlar da var Erol Olçok da var. Artık biz siyaseti farklı bir değer ölçüsüyle ele almak ve değerlendirmek durumundayız. O noktaya siyasetçiler gelmeli. Acılarımız eğer bir genç öldüğü, öldürüldüğü zaman benim gencim ya da öbürünün genci diye ayırmadan, eğer bu ülkede bir genç hayatını kaybetmişse bu aslında hepimizin genci, çocuğu, bunun sorunu ile birlikte ilgilenelim. Bunları aşabiliriz diye düşünüyorum. Böyle bir süreci aslında Adaleti Yürüyüşü ve Kurultayı ile başlatmak istedik. Ne ölçüde başarırız bilmiyorum ama toplumun desteğini alabilirsek, toplum ‘evet ben huzurlu bir ülke istiyorum, farklılıkları zenginlik olarak kabul ediyorum, farklılıklar bir gerginlik, ayrışma unsuru olmamalı’ diye kabul eder ve toplumu o noktaya taşıyabilirsek bence siyasete en büyük katkıyı yapmış oluruz.
Kendi parti örgütüyle de kavgalı
- “Metal yorgunluğu” söylemi ardından da AKP örgütlerinde gidilen değişimi nasıl karşılıyorsunuz?
Bir siyasal partinin liderinin kendi örgütünü kötülemesi kadar “Beceriksizsiniz, yoruldunuz, bir şey yapmıyorsunuz” demesi kadar yanlış bir şey yok. Eğer kendisi bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyorsa, kendisi bugün referandumda günün 24 saati devletin bütün imkânlarını kullanarak bir grubu çalıştıyorsa o koltuğa oturduktan sonra kendisini oraya taşıyanları kötülemesi kadar yanlış bir şey yok. Bir kişi kendi egosuna teslim olup, kendi tabanını yok saymamalı. Yok sayıyor. Şunun için yok sayıyor, ben ne yaparsam yapayım benim tabanım bana oy verir. İster döverim, ister söverim, ister asar, keserim.
‘Hayır gelmez’
Sabah gazetesinden bir yazar ‘Erdoğan, örgütünü MASAK ve MİT’ten gelen raporlara göre dizayn edecek’ diye yazdı. Bir parti MASAK ve MİT’den gelen raporlara göre kendisini yeniden yapılandıracaksa o örgütten hayır gelmez. Orası devletin bürokratlarının egemen olduğu bir örgüt mü? Ne demek yani MASAK ve MİT raporlarına göre partinin yöneticileri belirlenecek. Bu şu anlama geliyor, o partinin ideolojisi yok, o parti hedeflerini ilkelerini kaybetmiş. O partiyi artık yönlendiren devlet, devletin partisi artık o. Devlet yönlendiriyor o partiyi artık. Kendi örgütüyle de kavgalı.