CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Sizden isteğim, sadece sözle değil, eylemle de kadın hareketini güçlendirin. Getirin İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da, Denizli’de, Bursa’da, Diyarbakır’da çok sayıda kadını partiye üye yapın. O zaman önseçim isteyin önseçim yapalım, adayların tamamı kadın çıksın itiraz eden mi olur? Kimse itiraz etmez" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84. yıl dönümü nedeniyle, CHP Kadın Kolları tarafından parti genel merkezinde düzenlenen özel toplantıda konuştu. Kadınlara seslenen Kılıçdaroğlu, "Sizden isteğim, sadece sözle değil, eylemle de kadın hareketini güçlendirin. Getirin İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da, Denizli’de, Bursa’da, Diyarbakır’da çok sayıda kadını partiye üye yapın. O zaman önseçim isteyin önseçim yapalım, adayların tamamı kadın çıksın itiraz eden mi olur? Kimse itiraz etmez. Dolayısıyla bir hareketi güçlendirmenin yolu kitlesel olarak bir partide güç olarak kendinizi göstermektir. Kitlesel olarak, bir güç olarak kendinizi gösterirseniz bütün sorun zaten çözülüyor" ifadelerini kullandı.
"Bizim arzumuz daha fazla kadınların partiye gelip üye olmasıdır"
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bizim sizden arzumuz, Genel Başkan olarak benim arzum bu mücadeleyi mutlaka ama mutlaka kitlesel bir mücadeleye dönüştürmektir. Eğer bu kitlesel mücadeleyi hayata geçirebilirseniz, çok sayıda parti üyesi kadınlardan oluşursa, örneğin nüfusun yüzde 50’si kadın diyoruz gayet güzel. Üyelerimizin kaçı kadın? Üçte biri bile değil. Dolayısıyla bizim arzumuz daha fazla kadınların partiye gelip üye olmasıdır. Önseçimi o zaman siz talep edeceksiniz, önseçim olsun. Önseçim olur niye olmasın, önseçimi yaparız. O zaman kadın hareketi kendi gücünü gösterir, kendi adaylarını çıkarmış olur. Elbette ki, bu bugünden yarına hemen sonuçlanacak bir olay değildir. Burada kararlılıkla ve belli bir inançla bu süreci sürdürmektir, bu süreci götürmektir. Eğer siz bunu sağlar, götürebilirseniz bizde size her türlü desteği veririz bundan emin olun. Gazi Mustafa Kemal aslında boşuna kadınlara seçme, seçilme hakkını batılı ülkelerden önce vermiyor, bir devrim yapmış, bir devrim gerçekleştirmiş. Çağdaş uygarlığı yakalama gibi ve onu aşma gibi bir hedef koymuş. Bu hedefin gerçekleşmesi ancak kadının da bu hedefin içinde olması halinde gerçekleşebilir diyor. Aynı şekilde milli kurtuluş savaşına, milli kurtuluş savaşı da aynı zamanda bir hareketidir. Şimdi siyasette de geldik tıkandı Türk siyaseti tıkandı biliyorsunuz. Çünkü kadın gerçeği görüyor. Kadının erkeklerde olmayan bir özelliği daha var, doğal özelliği var, sezgi gücü var. Tehlikeyi daha önceden görme, sezme gücü var. Dolayısıyla kadının böyle bir özelliği varsa bizim siyaseti kadın eksenli bir siyaseti ancak başarıyla götürebiliriz. Bu açıdan ayrıcalık değil haklarımızı istiyoruz dedi Sayın Başkan. Son derece doğru ayrıcalık değil hak istiyorsunuz siz. Ama hak verilmez, hak ne olur? Hak verilmez alınır arkadaşlar. Yüzde 50 diyorsunuz, 50 isteyin doğru nüfusun yarısı kadın, yarısı erkek. O zaman sizin de siyasette yüzde 50 - 50 haklarınızın olması lazım."
"Kadın hareketi bir siyasal bilinçlenme hareketidir"
"Yönetim olarak biz kadınların daha fazla siyasette yer almalarını istiyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, "Mücadele ederseniz mutlaka sonuç alırsınız. En azından şöyle düşünün, yani biz mücadele ettiğimiz zaman bu partinin Genel Başkanı bizim mücadelemizde bize destek veriyor. Bunu da bilin en azından, bu desteği de bilin. Dolayısıyla bu destek sıradan bir destek değildir. Bu desteğin önemini de kavrayın. Eğer siz kadın hareketi olarak bir mücadele yapıyorsanız o mücadelenin arkasında bu partinin Genel Başkanı olarak ben durur ve her türlü desteği veririm size. Şimdi toplumun hangi kesimleri kadın hareketi içinde yer almalı? Bu da önemli bir soru. Sadece üniversite mezunları mı, sadece lise mezunları mı? Hayır. Kadın hareketi bir siyasal bilinçlenme hareketidir aynı zamanda. Kadın hareketi bir siyasal bilinçlenme hareketi olduğu zaman anlamlı olur ve sonuç verir. Dolayısıyla siyasal bilinçlenmede sadece eğitilenler değil, eğitim almamış ama yaşamın bütün zorluklarıyla karşı karşıya olan kadını da düşünün. O kadında kendisine şu soruyu sormalı, neden ben bu ağır koşullar içinde çalışıyorum? Bende insanım, benim de haklarım var, benim de yaşamaya haklarım var, benimde gezmeye haklarım var, benim de sosyal yaşamda bir hakkımın olması lazım. Neden ben geri planda duruyorum. O bilinçte o kadına anlatılmalı ve dolayısıyla o da siyasal mücadelenin bir parçası olduğunu kabul etmeli. Hak ve hukuk, evet hak ve hukuk ancak böyle kazanılır. Yoksa üniversiteyi bitirdik, hepimizin durumu iyi, gelirimizde iyi, işte iyi de bir evlilik yaptık e şimdi ben hak istiyorum. Hayır. Anadolu’nun en ücra köşesinde hayatın bütün zorluklarını yaşayan kadınlarında haklarının olduğunu bilmemiz ve o mücadelenin yanında olmalıyız ve onlarla beraber olmalıyız" şeklinde konuştu.
CHP ile ilgili geçmişte konuşan pek çok olumsuz algının tuzla buz olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "Evet diyorlar düne kadar oy vermediğimiz, düne kadar farklı gördüğümüz Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir ayrım yapmadan nerede bir yoksul varsa onun yanında, nerede bir haksızlığa uğramış bir kadın varsa onun yanında duruyor ve biz o algıyı güçlendirmek zorundayız. O zaman kadın hareketi Türkiye genelinde büyüyen bir harekete dönüşmüş olabilir. Cumhuriyet Halk Partili kadınlara düşen görev daha ağır bir görevdir. Sorumluluğu daha ağır olan bir görevdir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partili olmak kolay değildir. Cumhuriyet Halk Partili olmak için önce kadın-erkek eşitliğine inanmak gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partili olmak için kadın hareketinin ne kadar önemli olduğunu ve bunun bir tarihsel derinliği olduğunu bilmek gerekiyor. Cumhuriyet devriminin kadına bakışına bakın. Ne kadar insani bir davranış içinde bakabiliyor. Kız çocuklarının okuması için mücadeleler yapılıyor" açıklamasında bulundu.
"Milyonlarca kadın aynı hedefe yöneldiğinde göreceksiniz ki Türkiye’nin dünyadaki imajı da değişecektir"
Sıdıka Avar diye bir öğretmen olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Katır sırtında Anadolu’nun köylerini gezerek kız çocuklarını alıp o çocukları eğitiyor. Yine Sıdıka Avar’ın anılarında vardı, Elazığ’da okuttuğu ve mezun ettiği çocuklar Sivas’ta sınava gireceklerdir, Elazığ’da sınav yok o zaman ama Sivas’a gitmesi için bu çocukların para lazım, ödenek lazım. Ödenek ister, merkezden cevap gelir para yok, böyle bir ödeneğimiz yok diye. Kendi cebinden tuttuğu otobüslerle bu kız çocuklarını alır Sivas’a götürür ve sınava sokar. İdealizm budur, bir davaya inanmak budur, bir davaya adanmışlıkta budur. Sıdıka Avar gibi onun o cumhuriyetin ilk yıllarında kız çocuklarının okuması için verdiği mücadele sıradan bir mücadele değildir. Onun okuttuğu kız çocuklarının hiçbirisi Sıdıka Avar’ı unutmadı, hiçbirisi unutmadı. Dolayısıyla size aslında düşündüğünüzden daha ağır görevler düşüyor. O görevler sıradan görevler değil, o görevleri size veren aslında bu ülkenin kurucusu. Sıdıka Avar gibi kendisini cumhuriyete, kendisini kız çocuklarının okumasına adayan kadınlar gerekiyor aslında. O kadınlarla biz yola çıktığımızdaki şimdi sayıları, onların sayısı öyle 100-200 falan değil artık milyonlarca öyle kadınımız var. Milyonlarca kadın aynı hedefe yöneldiğinde göreceksiniz ki Türkiye’nin dünyadaki imajı da değişecektir. Daha farklı bir Türkiye, daha görkemli bir Türkiye, demokrasisi gelişmiş bir Türkiye, kadın - erkek eşitliğine inanmış bir Türkiye tablosu ortaya çıkacaktır. Bu tabloyu sizler oluşturacaksınız. Benim görevim vereceğiniz her mücadelede size destek olmaktır. Bunun sözünü sizlere veriyorum."