Onlar farklıdır, değişiktir.
Garip değillerdir kesinlikle.
Çünkü onlar kendileri gibidirler, oldukları gibidirler.
Toplum yarattığı ve birbirinden farklı olmayan, her hangi bir kukla değillerdir onlar.
Onlar rakı içmek isterlerse, toplanırlar üç beş kız, giderler bir meyhaneye, vururlar, hem rakının, hem efkârın, hem de kahkahanın, gözüne gözüne…
Kimi kadınlar rakı içerler ama bu söyleyeceklerime içmezler mesela…
Unuttuklarına içmezler o kadınlar…
Onları kaybeden ahmaklara içmezler yani.
Sadece bir kadına ait kalamayacağını anlayan korkaklara da içmezler…
Gülmeyen, güldürmeyen erkeklere içmezler…
Çocuklarına baba olamayacak erkeklere de içmedikleri gibi.
Pahalı arabalara, yatlara, katlara içmezler…
Bilmem neredeki, en havalı restoranın, en cafcaflı masasına da içmezler…
Saçını okşamayan erkeğe içmezler.
Papatya toplamayan erkeğe içmezler.
Kahvesini içmediği kadınlara içmezler.
Onlara ağlarken, yanlarında bir kere bile
’’hassiktirsin onun bunun çocuğu’’ demeyen hem cinslerine, sittin sene içmezler.
Bu kadınların çoğu şeyi azdır.
Az dostu vardır onların. Epi topu bir-iki, bilemedin üç kişidir tüm dostları.
Zaten rakı masalarında da, en fazla kendisi dâhil dört kişi olurlar.
Beşinci bir kişiyi gördün mü, bil ki bir kadeh içip, az sonra kalkacaktır o kişi.
Çünkü bu kadınlar için rakı masasında, bir iki dostuna,
bir kilo rakıya, bir dilim beyaz peynire…
Bir de hala unutmadığı ‘’O PUŞT ADAMA’’ yer vardır.
Çünkü bu kadınlar sevmedikleri ile sevmedikleri bir içkiyi,
sevmedikleri birine, asla içmezler.
Ve unutma Sebastian…
Sen bu şerefli masanın, her hangi bir dakikasında anılacak kadar ‘’PUŞT’’ bir adamsan,
o masadaki her hangi bir kadın, illa ki GEBERMİŞTİR sana.
Kıymetini bil o kadının ve asla aklından çıkarma..
‘’Bir rimel ucuz olabilir ama
bir kadın rakı masasında,
senin için rimelini akıtmışsa,
çok sevmiştir seni, unutma.’’