Tanrılar inmişti yeryüzüne
Toprak, günahlarını emziriyordu dağlara
Kederi bölüşüyordu ak köpüklü nehirler ve dereler
Kimsesiz bir mezarlıkti hayat
Kanatlarına taş bağlanmış umutlar , Deliyar' a sevdalıydi
İnsan suretleri ceset kokuyordu
Ve
Zamanın elleri uzanıyordu ebruli anılara
Tanrılar inmişti yeryüzüne
Zerdüşt ateşinde mevsimsiz semahlara dönüyordu melekler
Çıldırasiya turuncuydu bütün iklimler
Kasabasiz şehirlere adını veriyordum
Bütün istasyonlar hüznün anavatani oluyordu..
Tren rayları gibi hem yakınım hem uzağım oluyordun..
Uzak Acemlerin türküsünü vuruyordu bendirler.
Güneş kendine sevdalıydı
Ufukta bulutlar ,gülüşüne benziyordu
Anıların ırmağında yıkanıyordu kuşların
Ömrünün kışlarına yeniliyordun.
Yamalı yüreğin kirli bir aynada gülüyor,
Soğuk bir yatakta bedenin ağlıyor,
Dizlerinin feri çözülüyor , cılız bir ışıkta saatler duruyor..
Bir şairin elleri hasret kokuyordu..
Sonra apansızca,
Şiire bir el kurşun sıkılıyor ,gökyüzü karanfil korkuyordu..
Tanrılar yeryüzüne iniyor ve mendil sallıyorlardı freni patlamış günlere..
Filiz