Dr. Dilek Koç Yılmaz, kireçlenmenin ne olduğunu, sebeplerini, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini anlattı. Koç Yılmaz, kireçlenmenin, kıkırdakların, bağların, tendonların yapısının bozulması olduğunu özellikle yaşın ilerlemesi ile beraber ortaya çıktığını anlatarak, "Tekrarlayıcı hareket yapanlarda, dizini sürekli kıvıranlarda, çömelerek iş yapanlarda, sürekli ayakta kalanlarda, sporcularda, obezlerde daha sık görülüyor. Diz, kalça, omurga gibi yük taşıyan eklemlerde kireçlenme daha fazla görülüyor. En sık görülen belirtinin ağrıdır. Bunun yanı sıra hareket kısıtlılıkları, eklemden ses gelmesi ve tutukluk belirtileri de görülür” dedi.
Fazla kilodan kaçının
Kireçlemeyi önlemek için tavsiyelerde bulunan Fizyomer Terapia Uzman Dr. Dilek Koç Yılmaz, şunları kaydetti:
“Çok hareket kadar çok hareketsizlik de kötü. Belirli bir kiloda olmamız, çömelerek iş yapmamamız gerekiyor. Kilo bu anlamda çok önemli. Çünkü kilolu kişilerde eklem fazladan yük taşımış oluyor. Bağdaş kurup oturmamamız gerekiyor. Oturduğumuzda dizler ve kalça 90 derece açıda olmalı. Eklem rahatsızlıkları olanlar, hayvansal gıdalar, doymuş gıdalar, işlenmiş, rafine edilmiş besinlerden kaçınmalı. Bunlar hem kilo yapıyor hem de bu rahatsızlığı tetikliyor. Kireçlenme rahatsızlığı olan kişiler yeşil çay, parlak renkli ve taze besinler, yaban mersini, pancar gibi kırmızı renkli besinleri tüketmeliler.”
Fizik tedavi
Kireçlenme ve eklem rahatsızlıkları tedavisinde uygulanan fizik tedavi yöntemleri hakkında bilgi veren Dr. Dilek Koç Yılmaz, şöyle konuştu:“Fizik tedavi ile eklemin iyileşme sürecini hızlandırıyoruz. Hastanın ağrısını azaltıyoruz, kas spazmını azaltıyoruz. Birtakım elektrik akımları vererek ağrısını kesiyoruz. Eklem sıvısı veriyoruz. Ekleme verdiğimiz sıvı ile kemiklerin birbirine sürtünmesini azaltıyoruz. Hasta daha rahat hareket ediyor ve ağrısı azalıyor. Bunun yanında hasta mutlaka egzersiz yaparak kaslarını güçlendirmeli. Kaslarınızı güçlendireceksiniz ki ekleme binen yük azalsın. Diz çevresi kaslarını güçlendirecek egzersizler yapılmalı. Hafif yürüyüşler ve yüzme yapılmalı.”
PRP ile kalıcı tedavi mümkün
Kireçlenme tedavisinde uygulanan PRP tedavisinin ağrıyı azaltmanın yanı sıra yenileyici ve onarıcı olduğunu belirten Koç Yılmaz, yönteme ilişkin bilgi verdi. Koç Yılmaz, “PRP, kişinin kanından bir miktar 10- 200 cc kadar alınarak biyoteknolojik yöntemlerle kendi kanında 3- 5 kat daha yüksek konsantrasyonlarda trombosit adı verilen kırmızı kan pulcuklarından zengin hale getirilerek hastanın hasarlı bölgelerine uygulanmasıdır. Hazırlanan bu serum çok sayıda büyüme faktörü içerdiğinden hasarlı dokuların kendi kendini yenilemesini hızlandıran bir tedavi yöntemidir” dedi.
Tamir mekanizması harekete geçer
PRP’deki amacın, vücudun kendi tamir mekanizmalarını harekete geçirmek olduğunu ifade eden Koç Yılmaz şunları söyledi:
“PRP tedavi yönteminin hasta açısından önemli yararları vardır. Ağrıları azaltır, eklem kireçlenmelerini yavaşlatır, eklem fonksiyonlarını iyileştirir, vücudun hasarlı dokuları kendi kendini tamir etmesini sağlar. Bu yöntem doğal ve güvenli bir yöntemdir. Kişinin kendi serumu kullanıldığından alerji sorunu bulunmamaktadır. Bu özelliklerinden dolayı özellikle son yıllarda PRP enjeksiyonları ile doğal iyileşmeyi arttırarak kronik, iyileşmeyen ve dirençli tendon, bağ, kas ve eklem rahatsızlıklarında da kullanılmaya başlanmış ve kalıcı iyi sonuçlar alınmıştır.”
Hangi hastalıklarda uygulanıyor?
Hangi hastalıklarda PRP tedavisinin kullanıldığı hakkında konuşan Koç Yılmaz, bunları şöyle sıraladı:
“Diz eklemi kireçlenmesi- aşınması, dizde menüsküs yırtıkları, dizde ön çapraz bağ ve iç çapraz bağ yaralanmaları, erken yaş kıkırdak aşınmaları, omuz ekleminin kronik tendinitleri, topuk dikeni, el bileği tendiniti, tenisçi dirseği, kırık iyileşme sorunları, sporcularda iyileşmeyen stres kırıklarının tedavisinde, ayak bileği iç ve dış yan bağ yaralanmaları.”
Hangi durumlarda uygulanmaz
Koç Yılmaz, bu yöntemin bazı durumlarda uygulanamayacağını belirterek, şunları söyledi:
“Pıhtılaşma bozukluğu olanlarda, trombosit sayısı düşük olanlarda, tedavi edilecek bölgede enfeksiyonu olanlarda, ateşli hastalıklarda, kronik karaciğer hastalıklarında, heparin ya da warfanin gibi kan sulandırıcı kullananlarda, bilinen major malignite hastalığı bulunanlarda uygulama yapılmaz.”