Salgın nedeniyle yaşanan kısıtlamalar, hem psikolojik olarak, hem de ekonomik olarak sorgulanmaya başlandı.
Salgının büyüklüğü, tehlikesi ve sonuçları konusunda hemen hemen herkes artık bir fikir sahibi.
Tedbirleri biliyoruz.
Nasıl bir rahatsızlık olduğunu da biliyoruz.
Aşılama sayısı 5 milyonu geçen Türkiye’de artık kısıtlamalarla ilgili hemen hemen herkesin beklentisi var.
Evinde oturan da sıkıldı, çalışamayan da sıkıldı, çalıştıramayan da.
Sağlık Bilim Kurulu tabi ki, salgınla ilgili önerilerini alıyor ama yaşamı gerçek anlamda kısan bu süreçte, artık hem siyasetin, hem ekonominin, hem de insanların riskleri göz önüne alarak kısıtlamalarla ilgili yavaş yavaş azaltması gerekiyor.
Ortada HES uygulaması varken, tedbirler varken artık kendini koruyamayan insana ve insanlara kelepçe de vursanız farketmez.
Hasta olacaksa kendi kararı, hastalık kapacaksa da kendi kararı olacaktır.
Ehliyet verip trafiğe saldığımız sürücülerin, başına gelebilecek kazalarla ilgili ne kadar tedbir alabilirsiniz ki.
Ehliyeti alıp, direksiyon başına geçiyorsa, o riski de göze alıyor demektir.
Lokantalar, kafeler vs. artık açılmalı.
Sağlığının tehdit altında olduğunu düşünen gidip oturmasın.
Salgın konusunda yeterince mesafe ve önlem alınmadığını düşünün oralara girmesin.
Karar artık insanın kendisinin olsun.
AVM’e girdiğinde, otobüsü bindiğinde HES kodunu sorduğumuz insanlara, pek ala buralara girip, oturmak istediğinde de HES kodu sorulabilir.
Hayat yavaş yavaş normale dönmeli.
Gündüz herkesin herşeyi yaptığı zamandan sonra saat 21’den sonra dışarı çıkmayın demenin zaten hiçbir mantığı yok.
Hafta içi her yeri gezen, dolaşan insana, hafta sonu dışarı çıkmayın demenin zaten hiçbir mantığı yok.
Aşılamalar artarak devam ettiğinde ise hiç mi hiçbir mantığı da anlamı da kalmadı.
Ben bugün Sağlık Bilim Kurulu’ndan ne gibi öneriler çıkar bilemem ama şunu net biliyorum, ülkeyi yönetenlerin tedbirleri bırakmadan kısıtlamaların kısmen de olsa kaldırmasını bekliyorum.
Herkes gibi!