Maviye hasret gözlerinden irinli bir tabaka/
Sabah çapaklarıyla kentin sokaklarını arşınlar.
Deliden güçlü pazuları, sıksa ümüğünü/
Lacivert üç gün üç gece anasını sayıklar.
Köleler ışıl ışıldır, parıldar zift asfaltta/
Asfalt, para ağalarına muhbirlik yapar.
Bir köle seçilir yüz arşın uzakta, belirgin/
Kölenin efendiye kılavuzu nasırlı ayaklar.
Köle aveme kapılarında zincirli bir burgere/
Burger tekrar boğa olsa köle hırsından çatlar.
Üç sensör kent meydanında köleye dair/
Biri korku, biri körlük, biri itaat, çok can yakar.
Ruh ve bedenini hoyratça kullanıma sokan/
Kemirilmiş uyluklar azalınca naralar atar.
Yalandan çizilmiş dünya özgürlük meydanları/
Köleleler yılda üçyüzaltmış kış uykusuna yatar.
Efendiler semiz, efendiler solaryumlu, tok/
Köleler kış güneşinde leğen kemiğinde şemsiye açar.
Çocuklar dahi sınıflı, çarpık ve haksız/
Köle çocuklara çiviler, efendilere rahat batar.
Düzen kurulmuş, düzen yerden yukarıda/
Efendi geviş getirir, köle metafizik sayıklar.
Hayaller tutuşturulmuş kölenin sol kalp çamurluğuna/
Efendi elmas altın, köle pirinçten beyaz taş ayıklar.
Efendiler yer, yedirir, bahçelerindeki zakkum bile nasipli/
Köleler, tapınak, yatır kapılarında ağızdan kokar.
Kim yardım edebilir, gönüllü kelepçe taşıyana/
Zincirler belki de felsefe testeresiyle çatlar.
Köleler aç bi aç boğaz tokluğuna plaza sahanlığında/
Efendiler fürularının servetlerine servet katar.
Köleler, açın dımağı, açın kalbinizi, açın sözcükleri/
Bakın, görün, o gün efendiler için sur üflenir, kıyamet kopar.
Av.Yusuf AKIN/05.08.2022/İzmir