İtiraf ediyorum, köpek sahiplendirmeyi sevmiyorum. Hatta nefret ediyorum. Çünkü sahiplendirme demek insanlarla muhatap olmak demek, saçma sapan insanlarla diyalog kurmak zorunda kalmak demek.
Fevkalade insanlar tanıdım sahiplendirme yaparken, lafım meclisten tamamen dışarı.
Ancak öyle saçma talepler, öyle saçma konuşmalar yapıyoruz ki, şeytan diyor ki verme. Bırak sokakta kalsın. Ama şeytana uyamıyoruz malesef, sokakların durumu malum. Daha doğrusu insanların durumu malum. Köşesinde kıvrılmış yatan köpeğe tekme atan mı ararsın, bir kap suyuna sigara söndüren mi. Hepsi sokakta ve hepsi insan malesef.
Köpek olmak istemezdim bu ülkede. Yanlış insanın eline düştüysen eyvah çünkü.
Meçhulsün.
Diyaloglarımdan örnekler vereyim bir iki tane. Belki daha iyi anlarsınız beni.
-Köpeğin cinsi nedir? Cevap ; kırma
-Ama neyle kırma?
-Bunun beyazı yok mu? Ben hep siyah baktım, beyaz arıyorum.
-Çocuğum çok istiyor, ona bakıyoruz biz, ne cins?
-Evde beslemek istiyoruz. Beslemek??
-Bu çok sessiz, sürekli yatacak mı böyle? Ben hareketli severim.
-Biz bunu aldık ama öksürüyor bu, geri vereceğiz.
-Bu çiş kaçırıyor, istemiyorum artık geri vereceğim.
-Tüy döker mi bu? Dökerse ne kadar döker?
-Koku yapar mı evde?
-Tuvaletini nasıl yapıyorsunuz peki?
Diyalogların hepsi gerçek, tek kelimeyi bile uydurmadım.
Bu arayanların hepsi ama hepsi tecrübesiz ve malesef cahil. Hayatında ilk kez, belki de sağa sola özenip köpek sahiplenecek. Ve bu saçma sapan soruların ardından, sahiplendiği köpeği yüksek ihtimalle bir ay sonra geri getirecek.
Zaten bu soruların geldiği yere köpek sahiplendirmiyoruz. Ama bunlarla konuşmak zorunda kalmak beni son derece yoruyor.
Umutsuzluğa kapılıyorum. Yuva bekleyen, yeni doğan, terk edilen yüzlercesi için panik oluyorum.
Her seferinde bu son diyorum. Bir daha karışmam, başkaları uğraşsın diyorum. Görmezden geleceğim diyorum.
Ama sonra yine bir hüzünlü bakış beni yoldan çıkarıyor.
Sırf onların hatırına, sırf onlar iyi, mutlu ve güvende olsunlar diye bu saçma sapan insanlarla konuşuyorum.
Tuhaf sorularına sabırla cevap veriyorum.
Zaten bazılarının konuya giriş şeklinden artık anlıyorum. Tahammülümü zorlamamak için verdik biz onu diyorum.
İş gibi mesai harcıyorum. Yazışıyorum, konuşuyorum, dinlemek zorunda kalıyorum.
Ama ne yalan söyleyeyim, sevmiyorum.
Ne zaman bir köpek kurtarsak biryerlerden, içim daralıyor. Eyvah diyorum, şimdi dünya kadar gereksiz insanla konuşmak zorunda kalacağım. Kokar mı, havlar mı, tüyleri uçuşur mu, öyle mi böyle mi...
Sahiplendirmeyi sevmiyorum ben.
Onları hiç de hak etmeyen insanlarla konuşmak zorunda kaldığım için belki de. Asla terk etmeyiz, herşeyine kabulüz deyip, on gün sonra eskimiş eşyayı bırakır gibi geri getiren insanla konuşmak zorunda kalacağım için...
Kısacası köpekleri çok sevdiğim için, bu işi sevmiyorum.