Dr. Hancıoğlu, “Hastalık korkusu kişisel bir zaaf, güçsüzlük değildir. Bu korkular kişinin kendi iradesi ile yenebileceği durumlar da değildir. Tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır” dedi.
Uzm. Dr. Hancıoğlu, doktorunun “sağlıklısın” demesine karşın inanmayıp tekrar tekrar doktora başvuran, halk arasında “hastalık hastası” olarak tanımlanan kişilerin yaşadığı sıkıntılara dikkat çekti. Günlük yaşamda “sağlıklı olma”, “sağlıklı yaşama” talebinin normal bir istek olduğunu belirten Uzm. Dr. Hancıoğlu, şöyle konuştu:
HASTALIK KORKUSU KİŞİSEL BİR ZAAF DEĞİLDİR
Günlük yaşamımızda hepimizin uymaya çalıştığı sağlıklı beslenmek, bedensel egzersizlere önem vermek, normal kiloda olmaya çalışmak, yaşa uygun öngörülen sağlık kontrolünden geçmek gibi kuralları yerine getirmek genel olarak günümüzde refah düzeyi arttıkça giderek daha önemsenen bir konudur. Hastalanma kaygısı ya da korkusunun herkeste var olan gerçekçi yanını göstermektedir. Bazı durumlarda bazı kişilerde bu korkunun aşırı ve hastalık düzeyinde olduğunu görürüz. Hipokonri diye de adlandırılan ‘hastalık kaygısı’ tek başına bir hastalık olarak (hastalık kaygı bozukluğu) şeklinde görülebileceği gibi, depresyon, somatik belirti bozukluğu, panik bozukluğu gibi ruhsal hastalıklar içinde bir belirti ya da onlara eşlik eden hastalık olarak görülebilir. Kaygı bozukluklarında kaygıya eşlik eden baş ağrısı çarpıntı, terleme, boğazda düğümlenme, nefes alamama hissi, göğüste sıkışma hissi, midede basınç veya ağrı, geğirme, sol kola vuran ağrı, sık idrara gitme, karın ağrısı ve ishal görülebilir. Bütün bu belirtiler sadece kaygı ve sıkıntı nedeniyle görülebilir. Belirtiler çok yoğun olduğunda kalp krizi, astım nöbeti ve ciddi mide-barsak hastalıkları ile karışabilir. Hastalarda bu yakınmalar tekrarladıkça kalp krizi, beyin tümörü, akciğer tümörü/kanseri, mide/barsak kanseri, mikrop kapma/aids gibi hastalık korkuları gelişebilir.”
YÜKSEKLİK, UÇAK FOBİSİ GİBİ KORKULARA BENZER
Kent Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Hancıoğlu, hastaların yapılan muayeneler ve ayrıntılı incelemelerde bedensel bir hastalık tanısı konmadığı ve şikayetleri devam ettiği için tekrar doktora muayene ve tıbbi incelemeler için başvurduklarını vurguladı. Hancıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“ Hekimler çoğunlukla bedensel bir hastalık saptamadıklarını, psikolojik(ruhsal) bir hastalık düşündüklerini açıkladıklarında da hastalar bedensel şikayetleri devam ettiği için hekimin değerlendirmesine güvenmeyerek de başka doktor ve tıbbi incelemelerin peşine düşerler. Yapılan araştırmalar hastalanma kaygısı/korkusunun diğer hastalıklı korkulara(fobiler) benzediğini; kişinin kendi seçimi olmadığı, yaptığı yanlışlar sonucu olmadığı kişisel bir güçsüzlük olmadığını göstermiştir. Bu korkular kişinin kendi iradesi ile yenebileceği durumlar değildir. Nörobiyolojisini giderek daha iyi anlayabildiğimiz ve SSRI dediğimiz ilaçlar ve bilişel davranışçı tedavi yöntemleri ile tedavi edilebilir psikiyatrik rahatsızlıklardır.”