Hayat bazen bizlere geri dönülmez değişimleri biraz ani, biraz beklenmedik,biraz acı,biraz da “zor” sunabiliyor.Kayıplarımız da buna en önemli örnek sanırım.Bu haftaki yazımda sizlere kayıplarımızı çocuklarımıza nasıl anlatabileceğimizden,bu travmayı onlar için en az hasara nasıl dönüştürebileceğimizden bahsetmek istiyorum.
Yaşanan her kayıp ne olursa olsun erkendir...
Öncelikle kayıp, hepimiz için zor ve ne yaşta yaşanırsa yaşansın hep erken bir olgudur. Kayıp olayının bize ulaşmasından sonra ilk aşaması, olayın çocuğumuza aktarılması safhasıdır. Biliyorum, çocuğuna yaşanan aile bireyinin ya da yakınının kaybını iletmek ebeveyn için oldukça zor ve kaygı verici bir olaydır. Ancak çocuğumuzun bu olayı her ne kadar bizler için zor olsa da, hayatta onlar için en güvenilir kişi olan bizlerden öğrenmesi, çocuğumuz içini en doğru yol olacaktır. Bu konuda en doğru olan, kaybın çocuğa geciktirilmeden, yaş gurubuna göre çocuğumuzun anlayabileceği bir dilde, sakin, sevecen, sevgi dolu ve ona kendisini güvende hissettirecek bir biçimde ebeveyni tarafından aktarılmasıdır.
Biz yetişkinler için dikkate alınması gereken en önemli konu; bizler gibi çocuklarımızın da yaşanan kayıp olayında, en az bizler kadar yaşanan acının içinde olduğunun bilincinde olmamızdır.
Kayıptan sonra gelişen “yas” olgusu değişken ve duygularımızın oldukça derin olduğu bir süreçtir. Aile içinde bir ölüm olayı yaşandığında, bazen biz yetişkinler çocuklarımızın kendimiz kadar acı çekmediklerini, bizlerin acısının daha büyük olduğunu düşünürüz. Yaşanan bu kayıp sürecinde çocuklarımızın bu olaydan nasıl ve ne ölçüde etkilendiklerini, onlarda ne gibi bir değişime, dönüşüme yol açtığını anlayamayabiliriz. Bizler için de oldukça zor olan bu aşama emin olun ki çocuklarımız için de zor bir süreç olacaktır. Biz yetişkinler için dikkate alınması gereken en önemli konu; bizler gibi çocuklarımızın da yaşanan kayıp olayında, en az bizler kadar yaşanan acının içinde olduğunun bilincinde olmamızdır.
Bu noktada bizlerin yapması gereken; öncelikle çocuğumuzun yaşadığı duyguları doğru bir biçimde ifade etmesine yardımcı olmamızdır. Yaşanan kayıpla birlikte, doğal olarak ortaya çıkan üzüntü hem bizlerde hem de çocuğumuzda bastırılmaya çalışılmamalıdır. Ardından bahsettiğim duygu ifadesi için, geçmişte yaşanan mutlu zamanları anmak, duyulan yalnızlık hissinin doğal ve yaşanabilir olduğundan bahsetmek, bundan sonra yaşanacak olanlardan, geleceğe ilişkin planlardan konuşmak hem biz yetişkinler için hem de çocuğumuz için oldukça doğru bir duygu aktarımı sağlayacaktır.
Çocuğumuza hayatın güvenilir olduğu duygusunun hissettirilmesi çok önemlidir!
Kayıp sonrası, yaşanılan kaybın aileye yakınlık düzeyine göre uyum süreci yaklaşık 18 ay ile 24 ay arasında değişmektedir. Bu süreçte çocuğumuzun kayıp olayından önceki olağan alışkanlıklarına sağlıklı bir şekilde dönebilmesi büyük önem taşımaktadır. Bizler için olduğu gibi çocuklarımız için de kayıptan sonra yaşanan en büyük endişelerimizden biri ,kayıptan önceki hayatımıza aynı şekilde devam edip edemeyeceğimizdir. İşte bu sebeple biz yetişkinlerin mutlaka yaşama kaldığı yerden devam etmesi ve çocuğumuza hayatın güvenilir olduğu duygusunu hissettirmesi çok önemlidir.
Yaşanılan kayıp ve ardından gelişen yas sürecinin sonrasında aşırı koruyucu yaklaşımlardan kaçınmalı; çevre ile olan eski ilişkiler olağan haliyle sürdürülmeye çalışılmalıdır. Elbette çocuklarımız yaşadıkları kayıp sonrasında birçok konuyu merak edecektir. Bu aşamada onların merak ve ihtiyaçlarını en dürüst ve onların anlayabilecekleri ifadeler ile açıklamaya çalışmalıyız.
Başta da belirttiğim gibi; her kayıp erkendir..
Oyun arkadaşım Hasan Sertay Atılgan’ın güzel anısına..
Sevgiyle kalın..