İşte o röportaj;
Antalya'nın muhteşem manzarasında tüm değerli okuyucularıma sevgi ve saygılarımla merhabalar... Bu hafta; hukuk ve adaleti sizler için gündemimize aldık ve Av. Gülhan Küçükkatrancı’yla adaleti konuştuk.
Bence avukatlık bir meslek değil, yaşam tarzıdır diyen Gülhan Küçükkatrancı ile yaptığımız röportajımızın detayları için siz değerli okuyucularımızı Medya Ege sayfasına davet ediyorum :
Merhaba Gülhan Hanım, Medya Ege okuyucuları için kendinizi tanıtır mısınız lütfen...
Merhaba ben Gülhan KÜÇÜKKATRANCI. Aslen Malatyalıyım. Antalya’da avukatlık ve arabuluculuk yapıyorum. 19 yaşında infaz ve koruma memuru olarak kamu görevine başladım. Aynı yıl Süleyman Demirel Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesini kazandım. Geceleri işe gündüzleri okula giderek eğitim ve iş hayatımı devam ettirdim. Lisans eğitimim bittikten sonra yüksek lisans yaptım. Bir taraftan da Adalet Bölümünde eğitimime devam ettim. 2015 yılında Dikey Geçiş Sınavına girdim ve hukuk fakültesini kazandım. Hukuk fakültesinde okurken adliyeye geçici görevle zabıt katibi olarak geçtim. 2019 yılında avukatlık yapabilmek adına memurluk görevinden istifa ettim. Şu an ise Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliğinde öğrenciyim. Cezaevi ortamını ve adliyenin çalışma sistemini bildiğim için işin mutfağından geliyorum diyebilirim.
Neden avukatlık mesleği diye sorsam ne cevap verirsiniz?
Avukatlar çoğu zaman bir insanın, bir canlının ya da bir varlığın son umududur. Bu sebeple avukatların omuzlarındaki yük ağırdır. Mağdur bir insanın hakkını aramaktan tutun da doğa katliamlarının önüne geçilmesine kadar birçok olayda avukatların imzası var. Beni avukatlıkta en fazla cezbeden şey “Birilerinin son umudu ve çıkaramadığı sesi olabilmek” diyebilirim.
AVUKATLIĞIN TOZ PEMBE BİR MESLEK OLMADIĞININ FARKINDAYIM
Mesleğe ilk başladığınız yıllardaki heyecanınızı, inancınızı, azminizi ve çalışma isteğinizi yıllar geçtikçe iç dünyanızda kaybetmiş olduğunuz zamanlar oldu mu?
Avukatlık mesleğinde yolun başında sayılırım. Buna rağmen avukatlığın toz pembe bir meslek olmadığının farkındayım. Eğer ki sadece olumsuz yönlerine bakarsam, bu mesleği ifa edemem. Ruhumun ve bedenimin çok yorulduğu zamanlarda sahile gidip düşünürüm. Kimseye bağlı olmadan çalışmanın özgürlüğü, tahliye olmasına yardım ettiğim birisinin sevinç gözyaşları ve hakkı gasp edilen birisinin geri aldığımız hakları gelir aklıma. Böylelikle azmim ve inancım diri kalır.
Bir davayı açarken müvekkilinizde olmasını istediğiniz en kıymetli özellik nedir?
Bu soruya vereceğim cevap “Dürüstlük ve güven”dir. Bazen öyle anlar geliyor ki müvekkil olayları avukatına bile tam manasıyla anlatamıyor. Bir şeylerden çekiniyor veya korkuyor. İşte böyle zamanlarda avukatın savunma alanı daralıyor. Müvekkil avukatına ne kadar şeffaf olursa, avukatı da müvekkilini o derecede koruyup kollayabilir.
GÜVEN PROBLEMİ MAALESEF TOPLUMUMUZUN ÇÖZÜLMEMİŞ OLAN EN TEMEL SORUNU
Türk toplumu avukatına güveniyor mu?
Güven problemi, toplumun en önemli sorunlarından birisi. Miras paylaşımında yaşanan olayları düşününce, birinci derece akraba olan kişilerin bile birbirlerine güveninin kalmadığını görüyoruz. İnsanlar avukata vekaletname verirken haliyle çekiniyorlar. Biz avukatlar bu durumu bir noktaya kadar normal karşılamalıyız lakin fazlası zarardır. Güven hususunda avukat ve müvekkil arasında ciddi bir problem varsa, orada vekalet ilişkisinden bahsetmek de mümkün değildir.
Mesleğinizi icra ederken ve haliyle birçok insanla çalışmak durumunda kalıyorsunuz. Sizi şaşırtan, sizi hayal kırıklığına uğratan ya da sizi üzen bir olay yaşandı mı?
Maalesef bizler de zaman zaman hayal kırıklığına uğruyoruz. Ofisimize bir müvekkil gelmişti. Maddi durumunun çok kötü olduğunu, boşanmak istediğini, avukata verebilecek parasının olmadığını, babasından miras kalan çok ortaklı susuz bir tarlanın tapu kayıtlarında görünmesi sebebiyle adli yardımdan yararlanamadığını belirtmişti. Haline üzülüp kendi aramızda para toplayıp davasını açmıştık. Yargılama devam ederken banka hesapları incelenmiş ve hesabında yüklü bir miktar parasının olduğu anlaşılmıştı. Dosyasına canla başla çalışırken, müvekkilden aşırı derecede soğumuştum. Kandırıldığım için çok üzülmüştüm.
Bizim ülkemizde en çok açılan üç dava nedir?
Ceza mahkemelerinde mal varlığına karşı işlenen suçlara karşı açılan davalar (Hırsızlık, yağma, mala zarar verme, dolandırıcılık vb.), hukuk mahkemelerinde boşanma davaları ve idari yargıda memuriyetle ilgili davalar diyebilirim.
Adalet sistemi maalesef çok ağır işliyor. Siz bu süreçte davalarınızın sonuçlanması için fazladan neler yapıyorsunuz?
Ben zamanında savcılık katipliği yaptığım için sistemli çalışmayı biliyorum. Aldığım bir dava dosyasının her aşamasını titizlikle takip ediyorum. Böyle ilerleyince normal şartlarda her şey daha hızlı ilerliyor. Bazen de tüm çabanızı göstermenize rağmen süreç tıkanıp kalıyor. Mesela Ankara Aile Mahkemesinde bir dosyam var. Ön inceleme duruşma tarihi pandemi tatiline denk geldiği için ilk duruşma ertelendi. İkinci duruşmasında hakim izinliydi duruşma yapılamadı. Üçüncü duruşması Aralık ayında. Aralık ayında da bir sorunla karşılaşmazsak, 12 ay sonunda ön inceleme duruşmasına girebileceğiz.
Aldığınız davaları kesin kazanırım inancıyla mı alırsınız yoksa her dava da kaybetme olasılığını göz önünde tutar mısınız?
Hiçbir davamı “Kesin kazanırız” diyerek almam. Bazı davalar vardır ki bakar bakmaz kazanma olasılığınızın çok yüksek olduğunu anlarsınız. O tür davalarda bile müvekkile asla kesin kazanırız demem. Sonuç olarak hükmü hakimlik makamı kuruyor. Hakim, olaya farklı bir açıdan bakabilir veya hatalı bir karar verebilir. Dava esnasında karşı tarafça beklemediğimiz somut bir delil de ortaya konabilir. Bunları önceden kestirme olasılığımız olmuyor. O nedenle davayı kesin kazanırım diyen her kim varsa güven vermediğini düşünüyorum.
AVUKATIN NEREDE KONUŞMASI NEREDE SUSMASI GEREKTİĞİNİ BİLMESİ, ÇOK KONUŞMASINDAN ÇOK DAHA DEĞERLİDİR
Hakim karşısında çok konuşan avukat iyi avukat mıdır? Bizim toplumumuzun böyle bir bakış açıcı olduğunu gözlemleyerek bu soruyu size sormak istedim.
Tamamen yanlış bir algılama. Özellikle hukuk davalarında belli bir aşamaya kadar avukat pek konuşamıyor. Öncelikle delillerin toplanması gerekiyor. Bir avukatın nerede konuşması nerede susması gerektiğini bilmesi, çok konuşmasından çok daha değerlidir.
Kişi, açılan bir davayı kazanmak için avukat tutmalı mıdır? Bu durumlarda neler yapmalıyız?
Kesinlikle evet. Eğer hukuki süreçler kolay olsaydı ve hukuk bilmeden davalar yürütülebilseydi hukuk fakülteleri de olmazdı. Bazen 3-4 avukat bir araya gelip hukuki bir konuda saatlerce fikir teatisi yapıp sonucu yine de netleştiremiyoruz. Konuyu netleştirebilmek için günlerce araştırma yaptığımız oluyor. Hukuk bilmeyen kimselerin dava açabilmesine hayret ediyorum. İnsanlar internetten örnek dilekçe bulup dava açıyorlar. Bu hataların bedeli çok ağır oluyor. Bir de arzuhalcilere dilekçe yazdırıp dava açanlar var. Maalesef bu tür davaların çoğu usulden veya esastan reddediliyor. Yakın bir arkadaşımın baktığı mal paylaşımı davasından bahsedeyim. Taraflar arzuhalciye dilekçe yazdırıp anlaşmalı olarak boşanıyor. Dilekçe o kadar eksik ki birkaç ay sonra karşı taraf dilekçenin boşluğundan yararlanıp tekrardan mal paylaşımı davası açıyor. Bu tür olayların bedeli maddi ve manevi olarak ağır ödeniyor.
Bilmediğimiz ve gün içerisinde sıkça karşılaştığımız olaylar karşısında edinilmiş haklarımız var aslında ama bilmiyoruz. Siz, buna bir örnek verecek olursanız ilk aklınıza gelen ne olurdu?
Örneğin alışveriş yapmak üzere bir mağazaya girdiniz ve etiket fiyatı 100 lira olan bir ürün aldınız. Kasaya gittiğinizde etiket fiyatının yanlış olduğunu, ürünün gerçek fiyatının 300 lira olduğunu öğrendiniz. E şimdi ne olacak? 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 52/2 maddesi der ki “Etiket, tarife ve fiyat listelerinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda, tüketici lehine olan fiyat uygulanır.” Türkiye’de çok bilinen bir markanın mağazasında yaşamıştım bu olayı ve ürünü fiyatının dörtte birine almıştım.
Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz Arabuluculuktan bahsetmek istiyorum. Arabuluculuk vatandaşa ne gibi faydalar sağlıyor Gülhan Hanım?
Arabuluculuk, Türk hukuk sistemi içerisinde yeni bir uygulama olmasına karşın ciddi kazanımları oldu. İş hukuku, ticaret hukuku ve tüketici hukuku uyuşmazlıklarında bazı şartların sağlanması halinde, dava açmadan önce zorunlu olarak arabulucuya başvurmak gerekiyor. Arabulucuya başvurmadan dava açarsanız davanız usulden reddedilir. Arabulucu, süreçte tarafları bir araya getirir, sistematik teknikler uygular ve tarafların özgür iradeleriyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasına çalışır. Taraflar anlaşır ise dava yoluna gidemezler. Anlaşamazlar ise dava yoluna gidip haklarını arayabilirler. Arabuluculuğun yargılamadaki gibi katı kuralları yoktur. Esnek ve gönüllülük esası olan bir süreç. Ayrıca yargılama gibi halka açık yapılmıyor. Toplantılar gizli yapılıyor. Toplantıdaki bilgilerin üçüncü şahıslara açıklanması halinde 6 aya kadar hapis cezası var. Özgür ama disiplinli bir süreç. Taraflar kendi iradeleriyle anlaştıkları için süreçten yüksek tatmin alınıyor. Yargılama ile 5 yılda çözümlenebilecek bir uyuşmazlığınızı, tek oturumda çözülebilirsiniz.
BENCE AVUKATLIK BİR MESLEK DEĞİL BİR YAŞAM TARZIDIR
Mesleğe yeni başlayacak olan genç avukatlarımız ve henüz yolun başında olan ve avukatlık mesleğini düşünen öğrencilerimiz için neler söylemek istersiniz?
Biraz iddialı olacak ama bence avukatlık bir meslek değil bir yaşam tarzı. Gençler; mesaim 17’de bitsin, akşam evde oturayım diye bir gelecek hayal ediyorlarsa bu mesleği hiç seçmesinler. Yeri geliyor geceniz gündüzünüz olmuyor. Saat 18:00 gibi işten çıktıktan sonra her akşam bilgisayarımı eve getiriyorum. Ofiste bitiremediğim işlerime evde devam ediyorum. Bazen gece yarıları müvekkil arıyor. Kalkıp emniyete, jandarmaya gidiyorum. Cezaevinde müvekkiliniz varsa onunla birlikte sizin de bir parçanız cezaevine giriyor. Psikolojik olarak yıpratıcı bir meslek olsa da yine de avukatlığı çok seviyorum. Çalışkan ve azimli gençlerimizi meslektaş olarak görmekten onur duyarım.
Değerli bilgileri Medya Ege okuyucuları için samimi ve içten paylaşımı için Gülhan Küçükkatrancı’ya çok teşekkür ediyorum. Gülhan Hanım’a mesleğinde başarılar ve adalet yolunun daima açık olmasını canı gönülden diliyorum.