Bir haftadır, sabahları penceremi açtığımda beni bir senfoni karşılıyor. Ama ne senfoni... Çam ağaçlarının dallarında farklı farklı kuşlar, bugüne kadar duymadığım ya da farketmediğim güzellikte ötüşüyorlar.
Sanki ilahi bir senfoni. Hava çok soğuk olsa da ısınsa da aynı güzellikte senfoniye devam ediyorlar. İçime tarifsiz güzellikler sunuyorlar.
Sabahları uyanır uyanmaz penceremi her açışımda, bu yıl kuşların farklı bir güzellikte öttüklerini ve muhteşem sesleriyle bizi hayatın akışına davet ettiklerini düşünüyorum. Bunu onlar yapıyor. Şahane sesleriyle. Şahane ezgileriyle. Bize de onları duyumsamak kalıyor.
Ne çok derdimiz var öyle değil mi? Ne içi sıkılısı hayatımız var değil mi?
Peki kuşlar için de öyle değil mi hayat? Onlar için de hayat zor. Kış onlar için de zor. Yiyecek bulmak onlar için de zor. Sığınak bulmak zor. Canını kurtarmak için her gün adrenalinle yaşamak zor. Ama hayatın ona sunduğu tüm zorluğa rağmen her yeni doğan sabahı senfoniyle karşılamak bitmeyen tutkuları.
O küçücük bedenindeki yüreği her şeyi oldurmaya muktedir. O miniminnacık kuşun, bitmeyen yaşam enerjisiyle hem kendini hem de bizleri sevindirmeye, yaşamın her ne olursa olsun her yerde devam ettiğini her gün her sabah bizlere hatırlatıyor olması ne büyük nimettir.
Hadi yarın sabahtan itibaren açın pencerenizi. Önce burnunuzdan temiz bir hava, ardından kulaklarınızdan yüreğinize akacak senfoniye hazır olun. Senfonideki canhıraş ezgilerden size akan enerjiyi duyumsayacaksınız. Ve ne şahanedir ki içinizde barınmasını istemediğiniz ne var ne yoksa hepsini temizlediğini farkedeceksiniz. Bu kadar basit işte. Bana inanmıyor musunuz? Denemesi bedava.
Kuşlar bir şey istemeden, senfonilerini hem kendileri hem de bizler için sunmaya devam edecek.Tüm güzellikler pencerenizden içeriye dolacaktır. Siz sadece pencerenizi açın, gerisi kolay...