Amerika bu ne saati saatini tutuyor, ne dediği dediğini tutuyor, ne de yaptığı, yaptığını.
Dünya korona virüsüyle mücadele ederken, kendi ülkesinden her gün binlerce insan ölürken, milyonları aşkın insan salgına yakalanırken, Türkiye’ye yaptırım kararı almış.
Sebep, ‘Neden S400 füzelerini aldınız!’
Hem de salgının ilk çıktığında uçak dolusu yardım malzemesini gönderen Türkiye Cumhuriyeti’ne.
Şaka gibi!
La Amerika, la Amerikalılar, her gün binlerceniz ölüyor, hala derdiniz, kimde ne mal var, ne silah var, en büyük kim!
Bizim burada meşhur sözdür İngilizcesini yazayım önce:
‘A piece of cotton for the imam to wear’ (Google translete)
Türkçesi ise ‘İmamın takacağı bir parça pamuk’
Siz, imamı, pamuğu düşünmeden yaşamaya devam edin, mal, mülk, silah derdiyle uğraşın.
Dünyayı dizayn etmeye çalışın.
Günlük ölü sayınız 3 binleri geçmiş, toplam ölüm sayınız 300 binleri geçmiş, ölülerinize tıkacak pamuk bulamayacak hale gelmişsiniz, çaresizlik içinde salgına boyun eğmişsiniz, hala dünyanın en güçlü ülkesiyiz, yaptırım yaparız edasını atıyorsunuz.
Bakın biz de bir de meşhur bir atasözümüz vardır, ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’
Sen insanını yaşatmayı beceremediğin yerde, devletinin yaşayacağına dair de garanti olmaz.
Yarın günlük ölüm sayın 5 binleri bulursa, ölüm sayısı milyonları geçerse, siyahıyla, beyazıyla en büyük yaptırımı kendi ülkenin vatandaşları sana yapar.
Bırak başka ülkelerin ne yaptığını, ‘Devlet olarak bize ne yapıyorsun, biz ölüyoruz’ diyerek sokağa çıkanların olursa, cani kılıklı, salam, sosis yemekten şişmiş iri göbekli polislerin seni koruyamaz.
Para verip, asker yaptığın, asker yapıp, başka ülkelerde yaşayan insanların huzurun, güvenliğini bozup, malının peşine düşürdüğün askerlerin de seni kurtaramaz.
Evi yanıyorken, ‘Davul zurna’ çalana bizim buralarda ‘Deli’ derler.
Dünya yanıyorken, yaptırım yapacağım diyen de pek akıllı sayılmaz!