10 aylık ihracatın geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 26,6 arttığını belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “Dünyada pandemiden en güçlü dönüş yapan sektör makine imalat sanayii oldu. Küresel talep önümüzdeki 2 yıl daha sürecek ve makine sektörü belki de uzun yıllar bir daha rastlayamayacağımız türden bir büyüme fırsatı bulacak. Dünyanın önündeki zorlu virajı alabilecek ülkeler, kendi makineleriyle ilerleyenler olacak. Kullanıcıların yerli makineler edinmelerini kolaylaştıracak ve cazip kılacak finansal araçları hızla geliştirmeliyiz” dedi.
Yılın ilk 10 ayı itibarıyla ihracatını bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 26,6 artıran makine sektörünün serbest bölgeler dâhil toplam ihracatı 19 milyar dolar oldu. Pandemi etkisinden arındırılmış rakamlarla, makine ihracatındaki artış 2019’a kıyasla yüzde 17,5 olarak gerçekleşti. Sektörün en fazla ihracat gerçekleştirdiği 5 ülke olan Almanya, ABD, Birleşik Krallık, İtalya ve Fransa'ya yaptığı toplam ihracat, 10 ay sonunda yüzde 31 artarak 6 milyar doları geçti.
Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü’nün (UNIDO) üretim verilerine göre, bu yıl makine imalatını en çok artıran ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğine dikkat çeken Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi:
“Dünyada pandemiden en güçlü dönüş yapan sektör makine imalat sanayii oldu. Gelişmiş ülkelerde yüzde 14, Çin’de ise yüzde 28,6 büyüyen makine üretiminde Türkiye, yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 44,6 artış sağladı. 2021’i yüzde 30 üretim artışı ile kapatacağız, iki yıllık artışımız miktar bazında yüzde 40 üzerinde olacak. Firmaların yeni kapasite yatırımları ile yeşil ve dijital dönüşüm konusundaki ihtiyaçları makineye küresel talebi artıyor. Bu süreç tahminen önümüzdeki 2 yıl daha sürecek ve makine sektörü belki de uzun yıllar bir daha rastlayamayacağımız türden bir büyüme fırsatı bulacak.”
“Geleceğe daha iddialı bakıyoruz”
Türkiye’nin önündeki bu fırsatı iyi değerlendirebilmesi için küresel gelişmelerin iyi analiz edilmesi gerektiğine dikkat çeken Karavelioğlu, “Pandemi etkisiyle meydana gelen tedarik zincirlerindeki yıpranma, aşırı lojistik maliyeti, malzeme eksikliği ve enerji sorunları üst üste bindi. Enerji bahsinde koyduğu karbon hedefleri nedeniyle üretimini yavaşlatan Çin, bir yandan da ülke içindeki sosyal ve ekonomik tedbirlere odaklanıyor. Bu gelişmeler AB için Türkiye’yi köprü ülke olarak öne çıkarıyor. Türkiye’nin makine sektörünün rekabetçi altyapısı da geleceğe daha iddialı bakabilmemizi sağlıyor” dedi.
Gelişmiş ülkeler için ucuz tedarik anlayışının yerini güvenli bir yapıya bırakmakta olduğu yeni değer zinciri içinde, Türk makine sektörünün dönüşümünün tüm sektörler için lokomotif etkisi yaratacağını vurgulayan Karavelioğlu, “Konjonktürel artışları kalıcı ve sürdürülebilir kılacak dijital dönüşüm süreçleri üzerine yoğunlaşmak için zaman hızla daralıyor. 5G'ye daha hızlı kavuşmak ve dijitalleşme sürecinde geri kalmamak için insan kaynağımızı, zengin içeriklerle donanmış, uygulamalı ve somut eğitim programlarından geçirmek zorundayız” dedi.
“Aradığımız kaynak makine ithalatında”
Türkiye’nin imal ettiği tüm makinelerde enerji optimizasyonu ve çevre duyarlılığını sağlaması, bu düzeye ulaşmış dallarını ve imalatçılarını da haksız rekabetten koruması gerektiğine dikkat çeken Karavelioğlu şunları söyledi:
“Dünyada makine teçhizat yatırımlarına, milli gelirine göre en büyük oranda kaynak ayıran ülkelerden biri olarak, yatırımcımızı ve pazarımızı niteliksiz ve teknoloji sınıfı düşük makinelerin müessif cazibesinden uzak tutabilmeliyiz. Dünyanın önündeki zorlu virajı alabilecek ülkeler, kendi makineleriyle ilerleyenler olacak. Kullanıcıların yerli makineler edinmelerini kolaylaştıracak ve cazip kılacak finansal araçları hızla geliştirmeliyiz. Buna dair toplumsal bilincin yaygınlaşıp güçlendirilmesi için uğraş vermeyi, herkese düşen bir sorumluluk olarak görüyoruz."
Karavelioğlu finansal kaynakların ve ikiz dönüşüm için gereken zamanın çok dikkatli harcanması gerektiğini belirtti:
“Kamunun hemen bütün planları gibi, Yeşil Mutabakat Eylem Planı da ciddi hazırlıkların bir ürünü olarak ilan edildi. Acil eylemler için önümüzde 1 yıldan daha kısa bir süre var. Türkiye’nin enerji üretiminde AB’den çok daha yeşil bir konumda olması, uygulamada karşılaşacağımız sektörel farklılıkların tolere edilmesini sağlayacaktır. Sanayi elektriğinin nasıl sübvanse edileceği konusu, başta AB olmak üzere bütün dünyanın gündeminde. Gelişmeleri yakından takip etmeli ve aksiyon almakta gecikmemeliyiz. Her zamankinden daha çok dövize ihtiyacımız olan bu süreçte makine ithalatına son 12 ayda 34 milyar dolar ayırılmış olması, önemli bir potansiyeli de gözler önüne seriyor” dedi.
“TURQUM sahaya iniyor”
Makine imalatçısının kurumsal yetkinliğini öne çıkararak, Türk makinalarının imajını dış pazarda güçlendirmek amacıyla kurulmuş bulunan TURQUM Kalite Sertifikasyon sisteminde icra görevi, Türk Standardları Enstitüsü (TSE), Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB), Savunma Teknolojileri ve Mühendislik A.Ş. (STM), Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve Silahlı Kuvvetler Vakfı’nın (TSKGV) ortak girişimi olan Test ve Değerlendirme A.Ş.'ye (TRTEST) devredildi. MAİB, TRTEST ve Türkiye Makina Federasyonu (MAKFED) arasındaki İşbirliği Anlaşması Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede ve Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle huzurunda imzalandı.
Anlaşma ile TURQUM’un sahaya indiğini belirten Karavelioğlu, “TRTEST’in savunma sanayinden gelen sertifikasyon tecrübesinin ve yüksek teknolojili test merkezlerini de içeren geniş envanteri ile kurumsal kapasitesinin, TURQUM’un pratiğini güçlendireceğine ve aranılan bir belge olmasını sağlayacağına inanıyoruz. Yakın zamanda dünyada uygulamalarıyla karşılaşacağımız ‘zincir tedarikçisi’ olma yetkinliğine dair yeni sertifikaların da bu sistemde yer bulacağını düşünüyoruz.” dedi.