Son günlerin en çok tartışılan konusu marketler ve marketlerdeki ürünlerin fiyat farklılıkları.
Sabit ücrete tabi olan ürünler dışında, marketlerde satılan bütün ürünlerin marketten markete fark gösterdiğini en iyi, market market gezenler bilir.
Aynı marka unu, makarnayı, peyniri, deterjanı bir başka markette başka fiyata, bir başka markette bir başka fiyata görmeniz mümkün.
Market zinciri sistemine sahip olanların, akşam oturup aralarında konuştuklarını, fiyat tartışması yapmadıklarını düşünmezsek ki olamaz, bir hafta bir market belirli ürünlerde, diğer hafta başka bir market belirli ürünlerde fiyatı indiriyor veya yukarı çıkartıyor.
Bir markette daha ucuz diye makarnayı alırken, diğer markette daha ucuz diye unu almak tamamen sizin, fiziksel ve psikolojik gücünüze bağlı.
Her marketin hedefi belli, müşteriyi market içine ucuz birkaç ürün fiyatıyla çekmek, sonra hiç de adil olmayan fiyatlara sahip ürünlerden alabildiğin kadar fazla fiyatla satış yapıp, kar etmek.
Ne adil, ne ahlaklı, ne de ticari.
Lise dönemlerinde markette çalıştığım için az buçuk bu işlerin nasıl olduğunu da bilirim. Toptancısı başka, ürün başka, market başka. Her şeyin fiyatlara etkisi var.
Hatta ve hatta ürünü hangi rafa koyduğunuzu, rafın hangi sırasına koyduğunuzun dahi fiyatlara etkisi var.
Kimi malının en üst rafta, müşterinin en kolay alacağı yere koyulmasını ister ona göre fiyatta indirim yapar, kimisi nereye koyarsan koy der, indirim yapmaz, normalin bile üzerinde fiyat yazar.
Serbest piyasa ekonomisini kabul etmiş bir ülke olarak, ekonominin bu kadar serbest olması biz müşterilere pek de iyi gelmiyor.
Öncelikle şunun bir vakti geldi sanırım.
Artık sadece Tüketici Dernekleri, Tüketici Heyetleri veya Tüketici Mahkemeleri, bu konuda yetersiz kalıyor.
Tüketiciler olarak birilerinin bir araya gelip, Sivil Toplum Kuruluşu olarak örgütlenip, Tüketici Haklarını Koruma’ya fiyatların oluşturulması aşamasında da mücadele etmesi gerekiyor.
Örneğin, bir market sürekli fiyatları yukarı çekiyorsa, sürekli fiyatlarla oynuyorsa, sürekli birkaç üründe indirim yapıp, diğer ürünlerde fiyat artışı yapıyorsa, o marketi teşhir etmeli.
Örneğin, ‘Güvenilir veya Güvenilmez’ marketler listesi çıkarıp, kamuoyuyla bunu paylaşmalı.
Örneğin, tüketici dostu veya düşmanı marketler listesi çıkartıp, kamuoyuyla bunu paylaşmalı.
Marketler, müşteri nasılsa mecbur gelecek, ama bana gelecek, ama oraya gidecek, ama o kazanacak, ama ben kazanacağım, her koşulda kazanan market, her koşulda kaybeden müşteri olacak düşüncesinden kurtarılmalı.
Bunun için devletin değil, belediyelerin değil güçlü Sivil Toplum Örgütlenmeleriyle biz müşteri sıfatı verilen insanların bir şeyler yapması gerekiyor.
Yoksa kazık atan çok, kazı yiyen çok misali bu serbest piyasanın fiyat kurbanı olmaya, fiyat şapşalı olmaya devam ederiz.
Şimdilik son sözüm, marketime güvenmiyorum!