Soğuk Savaş Dönemi, Sovyet tehlikesine karşı kurulan NATO’nun, tek Müslüman üyesi Türkiye’ye karşı yaptığı ilk ihanet ne yazık ki bu değildir. Önlem alınmazsa da son olacağını düşünmüyoruz.
Yurdumuzdan binlerce kilometre ötede, tarihi misyonumuz gereği mazlumun yanında yer almak için gittiğimiz ve 721 şehit verdiğimiz, 234 askerimizin esir düştüğü, 672 askerimizin yaralandığı, 175 askerimizin de kaybolduğu Kore Savaşı’ndan sonra dahil olduğumuz NATO’da gördüğümüz ilk ayrımcılık da bu değil.
Afganistan’dan Somali’sine kadar hemen hemen tüm operasyonların da hiç duraksamadan destek verdiğimiz NATO’nun bize verdiği karşılıkları kısaca hatırlayacak olursak:
Kıbrıs’ta uzun yıllar Türk milletine yapılan mezalimi hak gören NATO, 1974 yılında garantör sıfatıyla adaya barış getiren en büyük ikinci ortağı Türk Ordusu yerine, üyesi dahi olmayan Yunanistan’ı desteklemiş, NATO silahlarının kullanılmasını yasaklamış ve nihayetinde ülkemize ambargo koymuştur.
Avrupa’nın göbeğinde Saraybosna’da BM askerlerinin güvenilir bölge ilan ettiği kamplarda dahi yapılan Müslüman soykırımına, ülkemizin çok yoğun baskılarına rağmen sessiz kalan NATO savaşa ancak 3 yıl sonra yüzbinlerce Müslüman hayatını kaybettikten sonra müdahale etmiştir.
15 Temmuz’da hain terör örgütü FETÖ/PDY’nin saldırılarında durduğu saf ile ilgili şaibeler üzerinde gezinirken, darbe girişiminden 11 gün sonra 26 Temmuz’da hakkında yakalama kararı olan Mustafa Zeki Uğurlu “NATO Sanayi Danışmanlık Grubu'nun Norfolk Toplantıları”na katılmış ve bilgisi NATO'nun resmi internet sitesinde de yer almıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington'a gittiği gün yani 16 Mayıs 2017'de FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, Washington Post'a köşe yazdı. Gülen yazısında NATO'ya çağrıda bulunarak Türkiye üzerinde baskı oluşturmasını talep etmiştir.
Terörist başı FETÖ’nün isteğinin ardından, ABD'de 29 Eylül'de gerçekleştirilen NATO Parlamenterler Asamblesi (PA) toplantısına davetli olmamasına rağmen FETÖ mensubu Emre Çelik salona alınarak konuşma yapmak üzere kürsüye çıkarılmıştır.
Yukarıda kısaca açıkladığımız örnekler NATO ile aramızda var olan dünya görüşü ayrılıklarımızdan kaynaklanan acı gerçeklerdir. Mazlumun yanında, zalimin karşısında durmayı kendine görev edinen Türk Milleti’ni, kendisine düşman gören ve çıkarı olmadan hiçbir adım atmayan batı dünyasının yaşadığı bu sorunlar ne bunlarla sınırlıdır, ne de sonuncusudur.
Kasım ayında Reis-i Cumhurlarımızın düşman ülke diktatörü ve lideri olarak gösterilmesi kabul edebileceğimiz bir hata değildir. Böylesine vahim bir olayı iki densiz çalışanın hatası olarak gösterip bizleri kandıramazlar. Tatbikattaki her detayın aylar öncesinden defalarca kontrol edilerek hazırlandığını askerlik yapan herkes bilir. Eğer söylemlerinde ciddiler ise bu olayı en derinlerine kadar gerekli şekilde araştırıp, sıralı tüm amirlerin gerekli cezalara çaptırıldığını bize göstermeliler.
Aksi takdirde İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Çanakkale Şehitleri”ne adlı şiirinde yazmış olduğu şu dizelerin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha tecrübe etmiş olacağız:
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.