MAVİŞEHİR'İN KAĞITTAN EVLERİ

Banu Pirinçcioğlu

Ülkedeki bir çok şeyde olduğu gibi emlak piyasasında da anlamsız ve saçma bulduğum şeyler var. 

Çürük kopuk evlerin ateş pahasına satılması mesela. 

Emlak endeksi neye göre belirleniyor?

Ciddi ciddi merak ediyorum. Aydınlanmak isterim. 

Mesela mavişehir birinci etap, ikinci etap sitesini ele alalım.

Uzaktan güzel görünüyor değil mi?

Yüksek binalar, villalar, güvenlikli bir site. Evlerin içi kocaman. Gerçekten derya deniz evler. Belki İzmir'deki en geniş kullanım alanına sahip evler bunlar. Büyük salonlar, kilerler, mutfaklarıyla oldukça kullanışlı evler. 

Bundan üç dört sene öncesine kadar yine insani olan ev fiyatları, Mavibahçenin açılmasıyla ikiye katlandı. Sanki evlerin içine yaldızlar kondurulmuş gibi bir anda fiyatlar yükseldi. 

Gelelim evlerin içlerine. 

Çoğunda tadilat yok. Evi almış hiç dokunmamış ev sahibi. Ancak ev zaten ilk yapıldığında da en ucuz malzemelerle yapılmış.  Mutfak dolapları, yatak odası dolapları öylesine çürük ki. Dikkatli tutmazsanız elinizde kalabiliyor, tepenize düşebiliyor. 

Duvarlar o kadar ince ki, alt veya üst komşunuzun hapşırması halinde sıçrayıp çok yaşa deme ihtimaliniz yüksek. 

Onuncu katta çakılan çivinin çakma sesini ikinci katta duyuyorsunuz. 

Üst katınızda yürüyor sandığınız insanın aslında beş kat yukarda yürüdüğünü öğreniyorsunuz. 

Mutfaklar örneğin. Aspiratör boşluğu daha bina yapılırken yanlış yapılmış. Tek bir boru bağlanmış, aynı sıradaki bütün daireler tek hatta. Dolayısıyla üst katınızdaki balık kızarttığında sizin mutfakta pişiyor gibi oluyor. 

Her akşam komşularınızın ne pişirdiğini biliyorsunuz. Balık mı yiyorlar, sucuklu yumurta mı, ıspanaklı börek mi, hepsi ama hepsi gayet net. 

Balkon ve banyolara su döküp yıkayamazsınız. Çünkü yıkarsanız eğer ki alt kata sular seller yağıyor. 

Ve maalesef bunlar düzelebilecek şeyler değil. Yani mutfağa tadilat yapabilirsiniz, dolapları baştan yapabilirsiniz ancak ne yaparsanız yapın ızgaranın kokusunun evinize yayılmasını engelleyemezsiniz. 

Biraz da villalardan bahsedelim.  Yüksek binaların arasına serpiştirilmiş bitişik nizam villalar. Bahçesi minicik, üç katlı villalar. Evlerin önü yolgeçen hanı zaten. Gelen geçen eksik olmuyor çünkü kendi özel alanı yok. 

Ancak asıl meseleye geliyorum, sıkı durun. 

Villaların temeli yok. Evet temelsiz villalar. 

Planda yokken, sonradan yapıldığı için temel yapılmamış viillalar bunlar. 

Bu evlerin terasları bir kaç senede bir yerinden ayrılıyor, yürüyor yani. Sanki sekizlik deprem olmuş gibi beton havalanıp ayrılıyor. Bakınız resimlerde gördükleriniz bir villanın zaman içinde yerinden ayrılmış tabanı.  Evleri zamanında satın almış olanlar bir kaç senede bir tadilat yapmak zorunda kalıyor. 

Ve bu evlerin satış fiyatı tam olarak 5 milyon. Açın bakın.  Sonra gelin evleri görün.  Ama mutlaka komşularla konuşun. 

Şimdi merak ettiğim şu. Bu kadar çürük evin bu kadar çılgın fiyatlarla satılmasını kim belirliyor? Alan razı veren razı olayı mı bu? Emlak endeksine göre bu evlerin fiyatları nasıl bu kadar yüksek olabiliyor?  

Hem  temelsiz villalar için, hem de kağıt duvarlı daireler için soruyorum. 

Fiyatları belirleyen kriterler nelerdir?

Bitmedi. 

İkinci etapta deniz seviyesi hesaplanmadan yapılan evlerin otoparkları şiddetli yağan ilk yağmurda Venedik kanallarına dönüyor. Evinizden çıkamıyorsunuz. Çünkü çıkarsanız yürümeniz imkansız, ancak bir bota binip siteden çıkabilirsiniz. Öyle balıkçı çizmesi kurtarmaz.

Arabanız varsa eğer yarı beline kadar su içinde kalıyor. Eğer arazi jeepi değilse ona da geçmiş olsun. İnanmadınız mı? Bakınız resimlere. 

Burası da birinci etaptan daha fahiş fiyatlara satılıyor. Evi alıyorsanız, yağmurlu havada çıkmamayı göz önüne almanız gerekiyor.

Burda mesele kimin ne aldığı sattığı değil.  Mesele bu fiyatların serbestçe konulması. Temelsiz villaya 5 milyon istenmesinin, hem ses hem su geçiren apartman katlarının 1,5 milyona satılmasının serbest olması. 

Bu işte bir gariplik yok mu sizce de?

Temel sorunlarından başka bakımsız bir site olması da cabası. 

Apartmanların altındaki kocaman çimenli alanların çimleri iyice uzayıp saçak saçak olana dek biçilmiyor. Yaz kış uzun uzun salkım saçak çimenleriniz oluyor.pisipisi  otları güneşte iyice kuruyup diken haline geliyor. Ayaklarınıza batıp eve sizinle gelebiliyorlar. İlaçlama diye birşey yok. Orman gibi bütün bahçeler kene kaynıyor, böcek kaynıyor. 

Villaların orta alanındaki çamların iğneleri yerde iyice birikip ufak tepecikler olana dek süpürülmüyor.  Düşünün ki 5 milyonu ödemişsiniz ama evin önü çöplük gibi. 

Özellikle yazın bitmek bilmeyen bir çöp kokusu hakim. Binaların altında çöplerin toplandığı alanın kapısı veya içerisi uygun değil. Kokudan kusabilirsiniz. 

Haftasonları zaten sitenin belli yerlerine yerleştirilmiş çöpler dolup taşıyor. Toplayan kimse yok. 

İnşaat pislikleri haftalarca bina girişini işgal ediyor. Evinize girip çıkarken pislik içindeki bir atk tuvalete bakmak zorunda kalıyorsunuz. 

Güvenlik deseniz kafasına göre güvenlikçilik yapıyor. Bir bakıyorsunuz arıyor sizi, babanız geldi gönderelim mi diyor. Ama migros gelince sorgusuz gönderiyor. Babamla görüşmek istemeyebileceğimi ama migrosa hayır demeyeceğimi düşünüyor. 

Yani bir tuhaf herşey. Açıp yönetmeliği okusanız askeri okul zannedersiniz. Yönetmelik vitrin, ama aslında olanlar bunlar. Dışardan bir yavru köpek içeri girse gergedan girmişçesine ortalığı ayağa kaldıranlar, heryeri böcek sardı diye aradığınızda ölü taklidi yapanlarla aynı kişiler. 

Çok sesli ızgara kokulu daireleriyle, yürüyen teraslarıyla, venedik kanallı yollarıyla  bakımsız bahçeleriyle bu kadar parayı hak edip etmediğini bir de bu bakış açısıyla düşünün bakalım.