Son zamanlarda zevkle okuduğum ve gerçekten bazı şeylerin ayırdına vardığım bir kitaptan bahsedeceğim bu gün sizlere. Sevgili Blogcuanne olarak tanıdığımız Elif'in ikinci kitabı "Meğer Ben Feministmişim".
İsmini görüp, kapağına bakıp okumak istediğim bir kitap oldu. Elim kendi kendine gitti kitaba. Meğer ne doğru kararmış. Siz de içinde bulunduğumuz annelik cenderesinde kendinizi bazen uzaylı gibi hissediyorsanız bu kitabı mutlaka temin edin.
Üzerimize aldığımız yüklerin, sorumlulukların farkına varmak, yardım almak yerine iş bölümü yapmak, kendinize ait de bir hayatınız olduğunu fark etmek ve mutlu huzurlu evlilik için kendi değerinizi keşfetmek isterseniz okuyun derim.
Kitap özetle şöyle tanıtılıyor:
“Blogcu Anne Elif Doğan kendi feminist aydınlanma yolculuğunu anlatırken feminizmi hayatın tam ortasına yerleştiriyor; bizleri evimizi, partnerimizle iletişimimizi, çocuklarımızla ilişkimizi, aşka bakışımızı, kısacası hayatı yaşayış biçimimizi değiştirmeye davet ediyor. Şimdi bırakın ev dağınık kalsın, siz bu kitabı okuyun. Dansınız değişecek.”
Ayrıca kanaviçelerden oluşan kitap kapağı da çok dikkat çekiyor. Doğan, kendi blog sayfasından kitap kapağına dair şu bilgiyi veriyor:
“Bundan birkaç sene önce, Almanya’da yaşayan bir okurum bana bir mesaj gönderdi ve bir kanaviçe işlediğini, bana göndermek istediğini söyledi. Burcu Uçaray Mangıtlı’nın işlediği kanaviçe, benim küçük feminist isyanımı dile getiren ve ben farkında olmadan slogan haline dönüşen bir etiketi yansıtıyordu.
“Burcu’nun bu işlemesinin, zarif ve emek isteyen bir el işi olmasının ötesinde bir anlamı vardı. El işleri, özellikle nakış işleri, yüzyıllar boyunca kadınlara ait bir emek olmuş, Batı’da sanayi devrimiyle birlikte eve kapatılan kadının “hoşça”, “uysalca”, kısacası “kadınca” vakit geçirmesine fırsat verirken, aynı zamanda ona kendini ifade etmek için bir kapı da aralamış, bir çeşit direniş ve isyan aracı olmuştu. Bugünlerde “feminist nakış” olarak adlandırılan bu zanaat, kadınlara atfedilen çiçek, böcek, kalp gibi işlemelerin ardında, ataerkiye dönük isyanları dile getiriyordu.
“Burcu’nun, bana gönderdiği günden beri evimizin başköşesinde duran bu zarif işlemesi, zarafetin ardında barındırdığı direnişle birlikte yeni kitabımın kapağına ilham verdi. Feminist aydınlanma yolculuğumu anlattığım, “kendi küçük feminist manifestom” dediğim kitabımın kapağı da böyle olmalıydı.