Merhaba değerli Medya Ege okuyucuları!
Bugün sizlerle ehliyeti konuşacağız. Ama bu, bildiğimiz sürücü ehliyeti değil. Evet bir belge ama bildiğimiz tüm belgelerden hem daha önemli, hem de kazanılması daha zor olanıdır.
Öncelikle ehliyet kelimesinin manasına bakalım. Ehliyet; ustalık demektir bir anlamda. Neredeyse aynı anlama gelen şekilde ise bir işi yapabilme yeterliliğine (liyakat) sahip olmak, ehil olmak anlamını taşır.
Sürücülük ehliyeti almak için kursa yazılmak, dersleri dinlemek ve sınava girerek soruları cevaplamak, yeterli puanı toplayıp belgeyi kazanmak gerekir. Emek sarf etmek, sınavı geçerek bu belgeye sahip ola bileceyini kanıtlamak, sağlık raporları ile araç kullanmaya bir engelin olmadığını ıspatlamak gerekmektedir. Peki bugün bahsedeceğim "ehliyeti" kazanmak için neler yapmak gerekiyor?
Hayat arkadaşlığı ehliyeti...
Boşanmaların fazlası ile arttığı, çiftlerin birlikte yaşamamak isteğinin ve aile yükünü çekmek zorluğunun yaygınlaştığı bu dönemde hayat arkadaşlığı ehliyeti ne kadar önemlidir sizce? Kulağa saçma gelebilir. Ama her eylemde bir emek olması, onu kazanma hakkı elde edilmesi gerekmiyor mu? Böyle hayati bir konuda özellikle. Araç kullanmak için bir belgenin gerekliliği zorunlu ise, bir insanla hayat paylaşmak için de bir belgenin kazanılabilir olması normal değil mi?
Belki de bundandır günümüzdeki uyumsuz evlilikler, ayrılan çiftler. Belki de bir "sınav"dan geçmediği için yanılıyor taraflar, seçimler uyumsuz, tercihler yanlış oluyor. Belki de sorumluluk alma ölçütü olmadığı için çok dayanmıyor birliktelikler? Ne dersiniz, hangisi?
Evet bir sınava girmeli çiftler. Evlilik ehliyeti alma sınavı teklife açılmalı ve çıkan olumlu kararla yürürlülüğe girmeli. Düşünsenize, sorumluluk alma, bir hayatı paylaşma, bir insanla birlikte yaşama, beraber alınan kararlar, ortak bir çatı altında ilerleme gibi böylesi hayati konular öylesine 'evet ben evleniyorum' cümlesi ile es geçilmemeli. Bu kadar basit olmamalı herşey. Psikolojik durum ne kadar hazırdır bu karara? Önce bunun bir raporu olmalı. Taraflar evliliği ne derecede algılıyor ve yükünü almaya hazırdır? Zorluklara göğüs gerecek kadar ayakları yere basıyor mu? Ya da bu cesaretin sonucunun nerelere ve nasıl gideceğinin farkındalar mı?
Psikolojik testi geçemeyecek binlerce çiftin olduğuna eminim ama ıspat edemem. Çünkü çiftler evlenmeden önce evlilik danışmanına gerek duymuyor, psikolojisini sağlam sanıyor. Oysa evlilik sonrası ortaya çıkan çeşitli sorunlar, evlilik öncesinden kalma travmalardan kaynaklanıyor.
Birine hayat arkadaşı olmak, belli bir yaşa kadar kendine ait belli bir düzeyde yaşadıktan sonra bir insan ile yeni düzen kurmak, bu düzene ve ortama alışmak/alışamamak, kendinden başka birini düşünmek, ev işlerini üzerine almak, iki kişilik bir hayatın sorumluluğunu üstlenmek sağlam bir psikoloji ve sağlıklı bir duruş ister. Bu duruş her çiftte var mıdır? Maalesef diyoruz üzülerek.
Her insanın yaşam şekli, çocukluğu, büyüme tarzı farklıdır. Evlenme ehliyeti dediğimiz belgede kişinin bu yaşamdan başka bir yaşama geçme hazırlığı da yer almalı. Mesela psikolojik açıdan evliliğe hazır olmayan kişiler ayrılmamalı. Onlar için terapiler verilmeli, bu aşamayı atlatmaları için yardım edilmeli. Birkaç seanstan sonra sınavı geçen çiftlere bu belge verilerek evliliğine onay verilmeli.
Mesela bazı kişiler evlilik için yararlı değildir. Madde bağımlısı, alkol bağımlısı, sinir hastalıkları olan kişiler vs. Bu insanlar rapor almadan nereden belli olsun hastalıkları? Kişi kendi dürüst olmadıkça anlaşılır şeyler değildir, çünkü elle tutulmaz, gözle görülmez cinsten. Bir de "evlenince düzelir" diyen anneler babalar var. Evlenince düzelmez!
Tüm bunların karşısını almak, topluma sağlıklı evlilikler sunmak için bu topluma evlilik ehliyeti getirilmesi şart! Aksi durumda her gün manşetlerde boşanma haberleri, her an adliye koridorlarında çekişmeli boşanmaların çığlıkları, ağlayan çocukların hıçkırığı, nafaka vermeyen babaların mahkeme kararları, yalnız başına çocuk büyüten annelerin yaşadığı aciz bir toplum olarak çoğalacağız.