Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu’nda küresel ekonomi ve enflasyona dair değerlendirmesini, para politikası stratejilerini ve aldıkları kararların finansal piyasalara etkileri hakkındaki değerlendirmesini, Türkiye’de enflasyona dair tespitlerini, enflasyonu kısa vadede yükselten unsurlar hakkındaki değerlendirmesini paylaştığı bir sunum yaptı.
Erkan, sunumda yaptığı konuşmada, büyüme-enflasyon ödünleşiminin enflasyondaki aşırılığın devre dışı bırakılmasının ardından gelinen eşik değerlerde devreye gireceğini ifade ederek, “Bu noktada amaç, kararlı bir şekilde dezenflasyon sürecini devam ettirmek ve sürdürülebilir büyüme için gerekli olan büyüme kompozisyonundan vazgeçmemek olmalıdır. Bu kapsamda, para politikamız ve makro ihtiyati çerçeveye ilişkin stratejimiz, dezenflasyonun ve sürdürülebilir büyümenin en kısa sürede tesis edilmesine odaklanmaktadır. Beklentileri yeniden çıpalayacak, ekonomideki güven ve öngörülebilirliği artıracak para politikasını sabırla uygulamaya yönelik kararlılığımızı attığımız adımlarla gösteriyoruz” ifadelerini kullandı.
Merkez Bankası Başkanı Erkan, enflasyon ve ana eğiliminde kısa vadede belirgin bir yükseliş öngördüklerini paylaştığını hatırlatarak, “Ülkemizde enflasyon, eylül ayı itibarıyla yüzde 61,53’e çıkarak haziran ayı enflasyonuna kıyasla 23,3 puan artmıştır. Bu artışın 7,9 puanı hizmet grubundan gelirken, bunu 5,3 ve 4,8 puan ile sırasıyla temel mal ve gıda grupları takip etmiştir” diye konuştu.
Erkan, enflasyondaki artışta birçok unsurun ve söz konusu unsurların etkileşimlerinin rol oynadığını belirterek, ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi ayarlamalarının son üç ayda öne çıkmasına karşın, bahse konu unsurların enflasyona önemli ölçüde yansıdığını değerlendirdiklerini dile getirdi.
“ENFLASYONUN YIL SONUNDA ENFLASYON RAPORU’NDAKİ TAHMİN ARALIĞININ (YÜZDE 58) ÜST SINIRINA YAKIN SEYREDECEĞİNE İŞARET ETMEKTEDİR”
Erkan, yurt içi talepteki güçlü olduğunu söylediği seyrin ve hizmet fiyatlarında olduğunu söylediği katılığın devam ettiğini kaydederek, “Petrol fiyatlarındaki artış ve enflasyon beklentilerinde süregelen bozulma enflasyonda ilave yukarı yönlü baskı oluşturmaktadır. Bu unsurlar, enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki tahmin aralığının (yüzde 58) üst sınırına yakın seyredeceğine işaret etmektedir” diye konuştu.
Erkan, yılın üçüncü çeyreğine ilişkin verilerin, iç talebin olduğunu söylediği güçlü seyrin devam ettiğini gösterdiğine dikkati çekerek, “Temmuz ayı itibarıyla, perakende satış hacim endeksi ve kartla yapılan harcamalar, tüketimdeki ivmenin sürdüğüne işaret etmiştir. Diğer taraftan, kartla yapılan harcamalar ağustos ayı itibarıyla daha yatay bir seyir izlemiştir” dedi.
Erkan, otomobil ve beyaz eşya satışlarının söz konusu dönemde tarihsel ortalamalarının üzerinde seyrettiğini, otomobil satışlarının çeyreklik bazda yavaşlamaya başladığını, beyaz eşya sayışlarının ise yataylaştığını söyledi.
Arz ve talebin uyum içinde hareket etmesinin, fiyat istikrarına, fiyat istikrarının ise sürdürülebilir büyüme için önemli olduğuna vurgu yapan Erkan, “Parasal sıkılaştırma kararlarımızın, seçici kredi sıkılaştırması adımlarımızın da desteğiyle, iç talebi dengeleyeceğini değerlendiriyoruz” diye konuştu.
“AŞIRI CANLI İÇ TALEP, CARİ DENGEYİ BOZMAKTADIR”
Erkan, “Arz-talep görünümündeki dengesizliğe ilave olarak; yurt içi talepteki güçlü seyir, tüketim malları ve altın ithalatı kanalıyla dış ticaret açığını artırıcı etkide bulunmaktadır” ifadesini kullandı.
“DÖVİZ KURLARINDAN YURT İÇİ FİYATLARA GEÇİŞKENLİK ARTMAKTADIR”
İç talepteki güçlü olduğunu söylediği seyrin yanı sıra döviz kurundaki oynaklık ile yüksek oranlara ulaşan geçişkenliğin enflasyonda artışa neden olduğunun altını çizen Erkan, “Kur gelişmelerinin enflasyona yansıması, maliyet, bilanço ve beklenti gibi farklı kanallar üzerinden gerçekleşmektedir. Geçişkenlik, talep koşullarının güçlü ve enflasyon beklentilerinin yüksek olduğu dönemlerde daha hızlı gerçekleşmektedir. Parasal sıkılaştırma sürecimizin ve güçlü bir eğilim gösteren rezerv birikiminin etkilerinin döviz kuru istikrarını desteklediğini görmekteyiz” dedi.
Akaryakıt fiyatlarının bu yılın ilk beş ayında yatay seyrettiğini, mayıs-eylül ayları arasında yüzde 85’in üzerinde artış gösterdiğini hatırlatan Erkan, “Bu artışta uluslararası petrol fiyatları, döviz kurları ve vergi ayarlamaları etkili olmuştur. Akaryakıt birçok sektörün girdi maliyetlerini etkilediği için fiyat artışlarının sektörler arasında yayılımını güçlendiren önemli bir etkendir. Dolayısıyla akaryakıt fiyatlarındaki artışların enflasyon üzerindeki dolaylı etkileri, doğrudan etkisinden daha yüksektir. Fiyatlama davranışlarında ilave bozulmaya neden olan akaryakıt fiyatları, uluslararası arz koşulları nedeniyle önümüzdeki dönemde de enflasyon üzerinde bir risk unsuru olmayı sürdürecektir” değerlendirmesini yaptı.
“VERGİ AYARLAMALARI TEMMUZ VE AĞUSTOS ENFLASYONUNDA ETKİLİ OLMUŞTUR”
Erkan, vergi ayarlamalarının enflasyondaki artış üzerinde kısa vadede etkisi olduğunu ifade ederek, enflasyonda artışa neden olan diğer unsurları şöyle sıraladı:
“Deprem nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacı ve artan kamu harcamalarını dengelemek amacıyla, temmuz ayıyla birlikte kamu gelirlerini destekleyici tedbirler açıklanmıştır. Bu tedbirler vergi artışlarının yanı sıra yönetilen fiyatlardaki güncellemeleri de içermektedir. KDV düzenlemesi 2,9, akaryakıt maktu ÖTV güncellemesi 3 puan olmak üzere belirtilen vergi ayarlamalarının yıllık enflasyona katkısının 6,3 puan civarında olduğunu hesaplıyoruz. Potansiyel etkinin çoğu fiyatlara yansımış olsa da, sanayiye yönelik elektrik ve doğal gaz fiyat artışları gibi devam eden gelişmeler, üretim maliyetleri kanalıyla yıllık enflasyonun artışına katkı sunmaya devam edecektir.”
Hizmet kalemlerinde zaman bağlı fiyat güncelleme davranışının yaygın oluşunun, enflasyonun daha uzun süreye yayılmasına sebep olduğuna dikkati çeken Erkan, “Eğitim ve sağlık hizmetleri ile kira gibi, fiyatları yılın belirli dönemlerinde değişen kalemlerin atalet sergilediğini görüyoruz. Kiralardaki yükseliş eğilimi hizmet enflasyonundaki katılığı en çok etkileyen unsurlardan biri durumuna gelmiştir. Hizmet sektörünün geneline yayılan enflasyondaki ataletin kırılması, beklentilerin düzelerek yeniden çıpalanmasına bağlıdır. Dezenflasyona geçiş döneminde, parasal sıkılaştırmanın öngörülebilirliği sağlamasını ve birikimli etkileriyle talebi dengelemesini bekliyoruz” dedi.
“DEZENFLASYONU 2024 YILINDA ENFLASYON RAPORU’NDAKİ PATİKA İLE UYUMLU ŞEKİLDE TESİS ETMEKTE KARARLIYIZ”
Erkan, enflasyonun ana eğilimine dair göstergeleri yakından takip ettiklerini dile getirerek, “Mevsimsellikten arındırılmış B aylık enflasyonu, ağustos ayında ulaştığı yüzde 9,7 seviyesinden eylül ayı itibarıyla yüzde 4,9 seviyesine inmiştir. Benzer şekilde, medyan aylık enflasyon oranı da ağustos ayında yüzde 7,7’den eylül ayında yüzde 3,9 seviyesine gerilemiştir. İzlediğimiz geniş kapsamlı gösterge seti, son dönemde etkili olan ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskıların hafiflemesi ve vergi ayarlamalarının enflasyona yansımasının büyük ölçüde tamamlanmasıyla birlikte, eylül itibarıyla aylık enflasyonun ana eğiliminde yavaşlamanın başladığına işaret etmektedir. Parasal sıkılaştırma adımlarımızın birikimli etkileri ile ana eğilimi düşürerek, dezenflasyonu 2024 yılında Enflasyon Raporu’ndaki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıyız” ifadelerine yer verdi.
TCMB Başkanı Erkan, enflasyonun hem düzey hem de oynaklığını azaltarak fiyat istikrarını kalıcı şekilde sağlamayı hedeflediklerini ifade ederek, “Finansal istikrar, öngörülebilirlik ve bunlarla birlikte gelişecek sürdürülebilir bir büyümenin olmazsa olmazı fiyat istikrarıdır. Bu amaçla haziran ayında parasal sıkılaştırma sürecini başlattık. Tüm araçlarımızı enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedefimize gerileyene kadar kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
“PARASAL SIKILAŞTIRMA SÜRECİ BÜTÜNSEL BİR ANLAYIŞLA GÜÇLENDİRİLMEKTEDİR”
Erkan, sunumunda parasal sıkılaştırma sürecine ilişkin şu ifadelere yer verdi:
“Parasal sıkılaştırma süreci, enflasyon beklentilerinin çıpalanmasını ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınmasını sağlayacaktır. Böylece, dezenflasyon en kısa sürede tesis edilecektir. Parasal sıkılaştırma sürecimizi bütünsel bir anlayışla güçlendirmekteyiz. Bu süreç, faiz artışının yanı sıra miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi uygulamalarını da içermektedir. Haziran-eylül dönemi Para Politikası Kurulu toplantılarında alınan kararlarla, politika faizini yüzde 8,5’ten yüzde 30’a yükselttik. Diğer taraftan, makro ihtiyati çerçeveyi de eş anlı olarak sadeleştirmekteyiz. Bu kapsamda, miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi politikalarımız çerçevesinde bazı tedbirleri devreye almaktayız.”
“MİKTARSAL SIKILAŞTIRMA İLE TOPLAMDA 700 MİLYAR LİRA LİKİDİTE STERİLİZE EDİLMİŞTİR”
Miktarsal sıkılaştırma kapsamında, Merkez Bankası'nın kur koruma desteği sağladığı hesapların zorunlu karşılık oranlarının artırıldığını kaydeden Erkan, “İlgili hesaplara ilişkin zorunlu karşılık oranları, kademeli olarak önce tüm vadeler için temmuz ayında yüzde 15, ardından eylül ayında 6 aya kadar vadeli hesaplar için yüzde 25 ve daha uzun vadeli hesaplar için yüzde 5 olarak belirlenmiştir. Böylece miktarsal sıkılaştırma ile toplamda 700 milyar lira likidite sterilize edilmiştir” diye konuştu.
İç talepteki aşırılığın birçok kanaldan enflasyonu artırdığını aktaran Erkan, “2023 yılının ilk altı ayında bireysel krediler, kredi kartlarında yüzde 70’i; taşıt kredilerinde ise yüzde 68’i aşan oranda yükselmiştir. Bireysel krediler, toplamda yüzde 40 artarak 2 trilyon Türk lirasının üzerine çıkmıştır. Seçici kredi sınırlaması adımlarının neticesinde temmuz ayında kredilerin yeni sınırlarla uyumlu bir büyüme eğilimine girdiği görülmektedir. Bu kapsamda, bireysel kredilerde büyüme eğiliminin yavaşladığı izlenmektedir. Eylül ayı itibarıyla, 4 haftalık büyüme momentleri toplam bireysel kredilerde aylık yüzde 3, taşıt kredilerinde ise aylık yüzde 0,5 bölgesinde seyretmektedir. Bir ödeme aracı olarak kullanılan bireysel kredi kartı harcamaları ise halen yüksek olmakla birlikte yavaşlamaktadır” ifadelerini kullandı.
“KKM’DEN VE DÖVİZ MEVDUATLARINDAN LİRAYA GEÇİŞ STRATEJİSİ BAŞARIYLA İLERLİYOR”
TCMB Başkanı Erkan, mevduat gelişmelerini ele alarak, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Ağustos ayındaki kur korumalı hesaplardan Türk lirası vadeli mevduata geçişi teşvik eden kararlarımızın olumlu yansımalarını gözlemlemekteyiz. Eylül ayı itibarıyla toplam mevduat artışının sürükleyicisi belirgin şekilde artan TL mevduat hesapları olmuştur. Nitekim düzenlemeler neticesinde 22 Eylül itibarıyla son dört haftada KKM bakiyesi 64 milyar lira gerilerken, TL mevduatları 465 milyar lira artmış ve yabancı para mevduatları da 3,2 milyar dolar gerilemiştir. Düzenlemelerin mevduat kompozisyonuna etkilerinin zaman içinde daha da belirgin hale geleceğini öngörüyoruz. Kur korumalı mevduat bakiyesi gerilerken rezervlerde de artış sağlanması, KKM’den ve döviz mevduatlarından liraya geçiş stratejisinin başarıyla ilerlediğine ve liraya arzu edilen sağlıklı geçişin başladığına işaret etmektedir.”
“2024’TE DEZENFLASYON SÜRECİNİ BAŞLATACAĞIZ, 2026 YILINDA İSE ENFLASYONU TEK HANEYE İNDİRECEĞİZ”
Erkan, dezenflasyon sürecini başlatacak ve kalıcı olmasını sağlayacak temel gücün, etkili bir para politikası olduğunun bilincinde olduklarına dikkati çekerek, “Öngördüğümüz dezenflasyon ve istikrar dönemleri öncesinde bir geçiş sürecindeyiz. Geçiş sürecinde, Enflasyon Raporu’nda da şeffaf bir şekilde belirttiğimiz üzere enflasyonda geçici bir yükseliş gerçekleşmektedir. Diğer taraftan, bu süreçte 2024 yılında dezenflasyonun sürdürülebilir şekilde başlamasını sağlayacak zemini dikkatle oluşturuyoruz. Dezenflasyon süreci dönemine girildiğinde, göreli fiyatlarda geçici düzeltmeler yerini kur istikrarı, iyileşen cari denge, mali disiplin, sermaye akımlarında kalıcı güçlenme ve artan rezervlere bırakacaktır. Bu doğrultuda, para politikası tepkimizi, enflasyonun ana eğilimini düşürmeye odaklı olarak, veriye ve etki analizlerine dayanarak veriyoruz. Bu çerçevede, haziran ayından bugüne süregelen parasal sıkılaştırma sürecinin etkilerini belirgin şekilde 2024 yılında görmeye başlayacağız. Bu nedenle 2024 yılını dezenflasyon dönemi olarak tanımlıyoruz. 2024 yılında aylık bazda daha ılımlı rakamlar kaydedecek olsak da, yıllık enflasyonda düşüşü baz etkileriyle birlikte mayıs ayından sonra görmeye başlayacağız. Böylece, önümüzdeki yıl başlayacak dezenflasyonun sürekliliğini sağlayarak 2025 yılında istikrar dönemine gireceğiz. Bu dönemde enflasyondaki gerileme hızlanırken öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyonu tek haneye yeniden indirmiş olacağız” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Merkez Bankası’nın sunumu, komisyon üyelerinin Erkan’ın sunumunu değerlendirdiği ve ona soru yönelttiği soru-cevap bölümü ile devam etti.