Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin dünyanın en pahalı nükleer santrali olduğunu ifade eden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Ednan Arslan’ın açıklamaları şu şekilde;
“Öncelikle sözlerime başlamadan önce dün Gazze’de İsrail'in bir hastaneyi bombalamasından dolayı duyduğum üzüntüyü belirtmek istiyor ve bu tür saldırıları kınıyorum. Kadının sivilin, çocuğun öldüğü savaş suçlarının işlendiği bu tür saldırıların bir an önce durdurulması gerekiyor. Medeni dünyanın da bu konuda ciddi adımlar atması gerekiyor. Hiç kimsenin mış gibi yapmadan, herkesi oradaki masum siviller için elinden ne geliyorsa yapmaya davet ediyorum.
Bugünkü basın toplantımızın konusuna gelecek olursak Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili birtakım açıklamalar yapmak istiyorum ben. Hepimizin bildiği gibi geçtiğimiz günlerde Sayın Enerji Bakanımız Alparslan Bayraktar Akkuyu Nükleer AŞ'nin bir Türk şirketi olduğunu açıklamıştı. Halbuki gerçeğin böyle olmadığını, gerek bu güç santralinin müdürünün açıklamalarından, gerekse de daha önceki bu şirkete ait web sitelerinden hepimiz biliyoruz. Bu santral yüzde doksan dokuz nokta iki hisse ile Rosatom devlet kuruluşunundur ve daha önce dediğim gibi web sayfasındaki şeyi açıklamalarda bu şekildeydi. Ama bunlar tabii Sayın Bakan açıklamasından sonra web sitesi de bir şekliyle revize edildi.
Bu Akkuyu Nükleer Güç Santrali dünyada işler sahip modeliyle yapılan ilk nükleer güç santrali projesidir. Yani sahibi yapan Rusya, işleten Rusya, sahibi olacak olan Rusya, bunu da fahiş fiyatla satın alacak olan ise bizim devletimiz.
Çünkü bir ve ikinci ünitelerin ürettiği enerjinin yüzde yetmiş ini, üçüncü, dördüncü ünitelerin ürettiği enerjinin de yüzde otuz una garantiye alımını verdik. Ama diğer yüzde ellilik kısım ise de sonuçta başka bir müşterisi olmadığı için bizim tarafımızdan satın alınacak.
Şimdi burada yönetim kurulunda bir tane bile Türkün bulunmadığı bir şirketin yerli ve milli olarak anlatılması söylenmesi halkımızın aklıyla dalga geçmektir. Bakın burada sicil gazetesi var. Sicil gazetesinde burada başkan, başkan yardımcısı ve yönetim kurullarının tamamın üyelerinin tamamının Türk olmadığını da açık ve net bir şekilde görüyoruz.
Ben şimdi buradan yeni bir gelişmeyi daha sizlere sizlerin aracılığıyla kamu ile paylaşmak istiyorum. Eylül ayı içerisinde bu şirket bir genel kurul yaptı ve bu genel kurul toplantısından sonra almış oldukları olağanüstü genel kurul toplantıdan sonra almış oldukları kararla şirketin ana sözleşmesinin onuncu maddesini değiştirdiler.
Bu onuncu maddenin eski hali şöyleydi: Üretim lisansı alındıktan sonra şirket sermayesinin yüzde on halka açık şirketlerde yüzde beş veya fazlasını temsil eden payların doğrudan veya dolaylı olarak bir gerçek veya tüzel kişi tarafından edilmesiyle yukarıda belirtilen sermaye payı değişikliklerinden bağımsız olarak şirketin ortaklık yapısında kontrolün değişmesi sonucu veren Pay ev için işlem gerçekleştirmeden önce her defasında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu onayın alınması zorunludur. Hükmü şu şekilde düzenlemiş yeni halinde; üretim lisansı alındıktan sonra şirketin ortaklık yapısında yapılan doğrudan ve veya dolaylı değişikliklerin değişikliğin gerçekleştirildiği tarihten itibaren altı ay içerisinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna bildirmesi zorunludur.
Yani EPDK'nın hisse değişikliklerine ilişkin onay etkisi yok edilmek istenmektedir. Yeni düzenlemeye göre nükleer şirketin sahibi değişecek, Türkiye’nin bundan haberi altı ay sonra olacak. Şimdi soruyorum bu mudur yerlilik bu mudur millilik? Türkiye'nin çıkarlarının korunması böyle bir değişikliğe nasıl izin vermiştir? Yani daha önce bu şirkete ait herhangi bir hissenin satılması EPDK'nın onayına bağlı iken o şart ortadan kaldırılmış. Şirket hissesini devrettikten sonra altı ay sonra bize lütfedip bu konuyla ilgili bilgi verecek.
Eğer EPDK'nın bu resmi Ticaret sicil gazetesinde yapılan değişikliğin önüne geçebilecek herhangi bir yasal düzenlemesi varsa da bunu da bilmek isteriz. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin Ticaret Sicil Gazetesinde bu değişiklik eylül ayı içerisinde yayınlanmıştır ve hayata geçmiştir.
Tabi bu Rus şirketi ile yapılan ihale sonucunda burada hepinizin bildiği gibi biz bir arazi verdik, bir nükleer santral kuruluyor. Dört üniteden oluşan bir nükleer santral ve Türkiye’nin nükleer santral ile üretilen kilovat saat başına en pahalı elektriği satın aldığı ülke gerçeği de ortada duruyorken, bir de bu şekilde değişikliklerin yapılıyor olması bizim bu santralle ilgili yerlilik ve milli konusundaki duruşumuzu tekrar gözden geçirmemize neden oluyor.
Şimdi hepimizin bildiği gibi biz bu santrali on beş yıl boyunca yüzde elli alım garantisiyle çalışacaktı. Diğer yüzde ellisini de bizim piyasamıza satacaklar. Peki dünya örneklerine baktığımız zaman benzer nükleer santraller, bir kilovatsaat elektriği kaç paraya üretiyor?
Bakın ben buradan kısaca göstermek isterim. Şu kırmızıyla görmüş olduğumuz bizi Akkuyu Nükleer Santralinde vermiş olduğumuz garantisi on iki nokta otuz beş alt sınır bir de bunun üst sınırı var on beş nokta otuz üç. Eğer biz on beş yıl boyunca on iki otuz beş ten bu elektriği satın alırsak, kasamızdan çıkacak para yetmiş bir nokta bir milyar dolar. Peki üst sınırdan satın alırsak ne olacak? Bu seksen sekiz nokta üç milyar dolar bizim ülkemizin kasasından para çıkmış olacak. Yapılacak olan iş yirmi milyar dolar ilk on beş yıl için alt sınırdan eğer satılırsa kazanç yetmiş bir nokta bir milyar dolar. Ruslar için bizim değil bu kazanç. Üst sınırdan seksen sekiz nokta üç. Peki bu santralin ömrü uzatılırsa tahmini ömrü de altmış yıl gibi bir şey. Bunun toplam ne kadar para kazanacak Rusya buradan toplam eğer on iki nokta otuz beş ten devam ederse bu iş iki yüz seksen dört buçuk milyar dolar. Eğer üst sınırdan devam ederse, üç yüz elli üç milyar dolar Rusya bu santralden para kazanacak. Yirmi milyar dolarlık bir yatırım yapılıyor ve ülkemizde yıllar on beş yıl içinde yetmiş doksan milyar doları yaklaşık yüz milyar dolar para. Ama ömrü uzatılır altmış yıla kadar çıkarsa da minimum iki yüz seksen beş milyar dolar maksimum üç yüz elli küsür milyar dolar. Rusya buradan para kazanacak.
Peki dünyada benzer santrallerin kilo saat başına burada ürettiği elektrikle ilgili maliyetler nedir diye baktığımızda işte burada kırmızıyla görüyorsunuz. On iki nokta otuz beş bizim. Rusya ülkesinde yapıyor kaça mal ediyor, şurada sarıyla gösteriyorum hemen dört sente. Yani bizim üçte birimize bu işi kendi ülkesinde mal ediyor. Peki Fransa'da bu iş nedir diye baktığımızda bakın orada benzer teknolojiyle üç buçuk sertlere kadar bu iş düşmüştür arkadaşlar. Dünyanın hiçbir yerinde o ülkede kurulan yenilenebilir enerji kaynaklarından yüzde altı yüz pahalı bir nükleer güç santrali yok arkadaşlar. Bu sadece ve sadece bize özel bir şey ve bizim gibi Rusya'nın kurduğu bir iki ülke daha var. Mesela Bangladeş var aynı benzer şekilde ama oraya mesela Rusya dokuz nokta üç sente kuruyor. Bize on iki nokta otuz beş alt sınır on beş nokta otuz üç üst sınır oraya dokuz nokta üç sente kuruyor.
Burada sorulması gereken sorulardan biri de şu: Rusya'da eğitim alan öğrencilerimizle ilgili çocuklarımızla ilgili. Bu öğrencilerin anlaşmalarında santral ömrünü tamamladıktan sonra Türkiye'deki üniversitelerde veya kuruluşlarda aldıkları eğitimi, birikimi, aktarmalarının önüne geçen herhangi bir madde var mıdır? Yok mudur? Mesela bu konuda kimse hiç bahsetmiyor.
Yani işin özü şu Enerji Bakanımıza, şu gerçekleri bir kez daha buradan hatırlatmak istiyorum. Yap İşlet Sahip ol modeli ile Santral Ruslara ait. Minimum on beş yıl içindeki yüz milyar dolarlık kazanç Ruslara ait. Santralde gerçekleşecek reaksiyonlar sonucunda elde edecek işlenebilir nükleer materyal ve maddeler Ruslara ait. Santral sahası kullanabilir olduğu sürece Ruslara ait.
Ama dünyada nükleer enerji üretilen en pahalı elektriği satın almak bize ait. Santraldan elde edilen işlenebilir nükleer materyal ve maddelerin posası bize ait. Yani nükleer çöplük bize ait. Ben bu iktidarın evsel atıkla nükleer atık farkının ne olduğunu bilmediğini burada iddia ediyorum. Çünkü eğer bilmiş olsalardı bu posaları ülkemizde almazlardı. Bu zararlı atıkların depolanması ve saklanması maalesef bize ait.
Ömrünü tamamladıktan sonra atıl durumda olacak olan santral alanı bize ait. En kötüsü de ülkemizin güneş ve rüzgar enerjisi açısından potansiyeli henüz tam olarak değerlendirilmemiş olmasına karşın ülkemize ekonomik katkı sağlanması oldukça zor olan bu proje yüzünden kaçan fırsatlar bize ait.
Bu gerçekler ışığında ikincisinin Sinop'ta, üçüncüsünün ise Trakya bölgesinde kuruluyor olması, kurulmasının düşünülmesi, planlanmasının ülkemize çok büyük bir zararı olacağını buradan kamuoyuna tekrar duyurmak istiyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin yerli ve milli nükleer enerji masallarına karşı halkımıza gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz. Hepinize ben çok teşekkür ediyorum.”