Kurt gibi aç egonun önünde eğik, romalı köle.
İnsan kıvamından çıkmış, söz yok, kremalı jöle.
Tarih bu erdem cellatlarını dipnot olarak yazar.
Kibrin kurbanları kendi çukurunu kendisi kazar.
Heybesinde üç beş fazilet taşır, aciz, mostralık.
Beyni londra borsası, ruhu kapalı kasada kiralık.
Laf ebeliğinde hintli bir guruya taş çıkartır elan.
İnsanlığını tutacak kök bitmiş, yıkmış heyelan.
Kentin meydanları sürü sürü ruhsuz taş taşır.
Beyne yol açar edebiyat ve ilim, o karnını kaşır.
Dilim dilim parçaladığı adaleti kaşar adına yer.
Kimse umrunda değil, bencil illa benliğim der.
Baksan bir klasör ünvanı var, kolunun altında.
O gündüzgözü insan, gece köstebek yeraltında.
Sahici kanatlar çırpar gelince bir mabet önüne.
Derdi illüzyon, hakikat düşmemiş kuru gönlüne.
Dünya bu şapşallara göre çıkarların cenneti.
İyi olmak delilikmiş güya, zehirlenmiş niyeti.
Kökünden koparılmış bir aynısefa çiçeği hayat.
Kokuşmuş metafizik, ilkel öğütler çoktan bayat.
Kentler para bakterilerine olmuş kurtçuk yuvası.
Kim ki hakkı örselerse, yoktur hakikat davası.
Elbet öz ve iyilik bulur kendine yeşerecek vaha.
Güzel günler gelecek canlar, konuşmadık daha.
Av.Yusuf AKIN/13.09.2021/İzmir