Çoğu kez bu köşede evlilik ve kadın erkek ilişkilerinden söz ettim bu hafta da bu konuya değinmek istiyorum çünkü son yıllarda ülkemizde gitgide artan boşanmalar toplumda sıkça görülmeye başlandı...
Evlilik kurumunun kutsallığı ve hassasiyeti uzmanların dile getirdiği ne var ki pratikte karşılığını bulamayan bir gerçekten öteye gidemedi ve de gidemiyor çünkü bu durumun birçok nedeni var ...
Bireylerin hızla değişen dünya düzenini farklı şekillerde algılaması bakış açılarının genelin dışında farklı mantık oluşturmasında yatıyor...
İnsanın değişimi akış itibarıyla mutlaka olmalı , zaten doğal olanı budur ancak kişilerin ortak yaşama birlikte yürüme kararı ayaküstü verilecek kararlardan değildir ,eni konu olmasa da iyi etüt edilip ortak karara öyle gidilmeli ,hele ki insanların hayatındaki dönüm noktası olan evlilik için çok daha ciddi ve kararlı olmak gerekiyor .
İçinde bulunduğumuz çağ da yenilikleriyle birlikte yaşamsal anlamda bazı şeyleri dumura uğratan bir çağ,hele ki altyapısı güçlü olmayan toplumlar için tam bir yıkım..Sosyo kültürel manada zayıf , kalıpları olan , geçmişin travmasını atlatamamış ,mutsuz çocukluk geçirmiş ve bütün bunların çözümüne ulaşılmadan eril ve dişilerin yaşamı birlikte götürme çabası boş bir çabadan ibarettir ne gariptir ki ülkemizde de mutsuzluğun bertaraf edilmesi dünyaya çocuk getirmek gibi algılanıyor ,bu da travmanın başka boyutu...
Mutsuz eril ve dişil, mutsuzluklarına bu defa çocukları da dahil ediyorlar...
Mutsuzluk çocuklara miras kalıyor , o miras da ömür boyu yakalarından düşmüyor.
Çocuklara miras olarak mutsuzluğu değil de saygıyı, sevgiyi , dürüstlüğü, paylaşmayı en önemlisi insan sevmenin ne büyük erdem olduğunu bıraksalar ya...