Parlamentoda onaylanan kararın hukuki olarak bağlayıcılığı olmamakla birlikte, AB üyesi ülkelerin liderlerinin kararı göz ardı edemeyeceği ve 16 Aralık’ta Brüksel’de yapılacak AB Liderler Zirvesi’nden çıkacak kararı da etkileme potansiyeli taşıdığı belirtiliyor. Zirveden çıkacak karar, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğini de şekillendirecek.
Karar neleri içeriyor?
AP Genel Kurulu’nda oylanarak kabul edilen karar tasarısında, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerin dondurulması isteniyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında devreye sokulan orantısız önlemlerin kınandığı metinde, Türkiye’yi AB’ye sıkı şekilde bağlı tutma taahhüdünü sürdürdüğünü belirten AP, bununla birlikte AB Komisyonu ve üye ülkelere devam etmekte olan müzakerelerin geçici olarak dondurulmasını başlatması çağrısı yapıyor.
AP, OHAL kapsamındaki önlemlerin devreden çıkması durumunda kendi pozisyonunu gözden geçirme taahhüdünde de bulunuyor. Bu değerlendirmede hukukun üstünlüğünün ülke genelinde yeniden sağlanıp, sağlanmadığının gözetileceğinin altı çiziliyor.
“İdam gelirse müzakereler resmen askıya alınır”
Türk hükümetinin idam cezasını tekrar devreye sokması halinde bunun katılım sürecinin resmen askıya alınmasına neden olacağı yinelenen metin, Türkiye’nin vize muafiyeti için gerekli olan, bazıları özel öneme sahip, 72 kriterden 7’sini karşılamadığı da kaydediliyor.
Metinde, Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin Türkiye için önemli olduğu vurgusu yapılırken, bu doğrultudaki çalışmaların askıya alınmasının ülke için ciddi ekonomik sonuçlar doğuracağının da altı çiziliyor.
AB Komisyonu’na, Türkiye’ye katılım öncesi fonlardan 2017’de aktarılması öngörülen kaynağa ilişkin rapora son gelişmeleri yansıtma ve sivil topluma mali desteğin artırılma olasılığını inceleme çağrısının da yapıldığı kararda, AB Komisyonu, Avrupa Konseyi ve Venedik Komisyonu, Türk yetkililere ek adli destek sunma konusunda teşvik ediliyor.
AB-Türkiye ilişkilerinin her iki taraf açısından stratejik önemde olduğu vurgulanan kararda, Türkiye’nin AB’nin önemli bir ortağı olduğu onaylanmakla birlikte işbirliği isteğinin iki taraflı olması gerektiği ifade ediliyor. Türk hükümetinin eylemlerinin ülkeyi Avrupa yolundan başka yöne çektiği kaydedilerek Türkiye’nin “siyasi irade göstermediğine inanıldığı” kaydediliyor.